Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Derin Devletin Faili Malum Cinayeti

Sabahattin Ali Olayı

Kemal Bayram

Sabahattin Ali Olayı Gönderileri

Sabahattin Ali Olayı kitaplarını, Sabahattin Ali Olayı sözleri ve alıntılarını, Sabahattin Ali Olayı yazarlarını, Sabahattin Ali Olayı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
400 syf.
10/10 puan verdi
·
11 günde okudu
Derin Devletin Faili Malum Cinayeti: Sabahattin Ali Olayı
- Bugün mezarı bile olmayan Sabahattin Ali'nin dünün içinde kalmış faili meçhul (yazarın deyimiyle malum) cinayetinin üzerindeki sır perdesi; yazar, gazeteci ve şair Kemal Bayram Çukurkavaklı tarafından aralanıyor. - Çukurkavaklı'nın, 1976 yılında başlattığı ve 1978 yılında yayınlanan bu çalışmalarında Sabahattin Ali'nin yakın
Sabahattin Ali Olayı
Sabahattin Ali OlayıKemal Bayram · Tanyeri Kitap · 201229 okunma
Rasih Nuri İleri:
« Amaç sadece Sabahattin'i öldürmek olsaydı, oracıkta kurşunlanır ve sınırı geçmeğe uğraşırken vuruldu diye ilan edilirdi, bu yapılmadığına göre yakalandığı, sorgusunun yapıldığı, görkemli bir antikominist dava tasarlandığı apaçıktır. Bu nedenle ben ilk günden Sabahattin Ali'nin Kırklareli Emniyetinde veya başka bir yerde sorgusu yapılırken işkence sonucunda öldüğüne kani oldum.» ( Vatan Gazetesi 12 - 13 Mart 1978 )
Sayfa 376 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Reklam
— Nereye gönderdiler? — Yedi sekiz ayrı yere sürdüler. 1941 de İslâhiye’ye gönderildim. Orası ölüm bölgesi idi. Gâvur gölünün üzerinden kalkan milyonlarca sivrisinek, etrafta köpek, insan, çakal, at, eşek, ne bulursa sokardı. Köpeklerin orda sıtmadan tir tir titrediklerini görmüşümdür. ölüm orda, tü- men’in yambaşında koskocaman bir mezarlık vardı. Hepsinin altında gencecik insanların kemikleri yatıyordu. Oradan bir subay elbisesi giyerek firar ettim. 1500 kilometrelik yol aldıktan sonra İstanbul'a geldim. Yalnız ben kendimi anlatmaya başladım. — Zararı yok, kısacık değinebilirsiniz. — Hatta benim Karacaahmet mezarlığında saklanışım filân vardır. Millî Emniyetin, Polisin elinden kurtulabilmek için. Orda bir kaç gün gecelemişimdir.
Hasan İzzetin'in Sabahattin Ali Anısı
#Sabahattin Ali, Ankara’ya işsiz bir adam olarak geldi. Orada kendi mesleğine geçmek için Ankara’nın tüm kodamanlarına baş vurmaya başladı. Millî Eğitim Bakanlığına şuraya buraya. Fakat Bakanlık resen hiç bir yere atayamadı. En sonra Hikmet Bayur mu idi, birisi bu durumu Atatürk’e açmaya karar verdi çünkü onun mahkûmiyeti “Atatürk’e hakaret”ten ileri gelmişti. Bunun için bir yıl kadar ceza yemişti. Ancak bu işi Atatürk’ün çözümleyeceğini düşünen yetkili, bir gece o meşhur sofralardan birisinde, Atatürk’ün yanına sokuluyor, Sabahattin Ali olayından söz ediyor. Atatürk ciddiyetle ele alıyor işi ve “Peki” diyor “sizce, bu adamın memuriyete alınmasında bir sakınca var mıdır?” “Size hakaret ettiğinden dolayı biz onu işe alamıyoruz” diyorlar. Atatürk “Benim şahsıma yapılan hakaretin önemi yoktur. Başka bir suçu yoksa alm bu adamı işe ” der. Ondan sonra Sabahattin Ali’yi göreve aldılar. Fakat öğretmenliğe değil de, Konservatuarda, yabancı bir öğretmenin yanına çevirmen olarak.
Sayfa 60
Hasan İzzetin'in Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet Anısı
Sabahattin Ali, Almanyadan döndü. Almanyadan dönünce, Nazım Hikmet’i falan buldu. Ve orada Nazım Hikmet’e şiirlerini, hikayelerini gösterdi. Nazım Hikmet onun şiirlerinden pek hoşlanmadı. Ben Ankara Hapishanesinde Nazım’la birlikte yatarken, Sabahattin Ali için sordum, dedi ki: Almanyadan bize şiirlerini gönderirdi. Fakat şiirleri pek hoşuma gitmezdi. Fakat bir gün Orman adında bir hikayesini getirdi. Okudum. İyice baktım. Şiirlerinden çok üstün. Çağırdım, Sabahattin sen artık hikaye yaz, bırak şu şiir işçiliğim dedim.” Ve iyi de etmiş değil mi?
Sayfa 57
« (Sabahattin Ali) Elinde hiçbir zaman kitap eksik olmazdı. Yolda yürürken de. Umumiyetle Almanca kitaplar, mecmualar, romanlar okurdu. Sağ elinde daima onları tutardı. Yalnız olduğunda açıp okumaya devam ederdi. Boş vakit geçirmeyi istemezdi de, sevmezdi de.» (Remzi Atıl)
Sayfa 272 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Reklam
« - Sabiha (Sertel) hanımın Sabahattin Ali hakkındaki düşünceleri nasıldı? - Çok severdi Sabahattin'i. Okumak için getirdiklerinden bir tanesi "Sırça Köşk" adını taşıyordu. Okuduktan sonra Sabiha "Bak Sabahattin, dikkat et, bu sırça köşkü senin başına da yıkarlar" dedi. Bu Sabahattin'e Sabiha'nın uyarısı idi. Nitekim yıktılar başına o sırça köşkü.»
Sayfa 219 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Talip Apaydın'a rakibim...
Talip Apaydın: « Kendi kendime hep sorardım, benim kadar seven "başka birisi var mıdır Sabahattin Ali'yi?" Diyebilirim ki edebiyat tutkum Sabahattin Ali'yle başladı. Hikayelerini tekrar tekrar okudum. En çok onu sevdim. Sevdim ne kelime, vuruldum. (...) İlk gençliğimin en duygulu çağını tek başına Sabahattin Ali doldurdu diyebilirim.»
Sayfa 172 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
« Nerede yoksulluk varsa, orada sömürü vardır. Bir millet durup dururken yoksul olmaz. Sömürüldüğü için yoksul olur.» /Sabahattin Ali
Sayfa 171 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Rauf İnan: « Ben Sabahattin Ali'nin öldürülmesine, hatta öldürülmesinden çok başka bir şeye üzülürüm. Onun öldürüldüğünden birkaç gün sonraydı. Karısına gazeteciler sormuşlardı "kütüphanesini ne yapacaksın" diye? O da "başımıza bu belayı getiren bu kütüphaneyi ben dağıtacağım" demişti... Demek ki Sabahattin Ali'nin en büyük talihsizliği bu eşiydi. »
Sayfa 157 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Reklam
Filiz Ali'den:
« Babam bir suçlu mu idi? Hayır. Öyle bile olsa suçu tayin edecek merciler, cezayı tayin edecek yerler var. Demek ki suçsuz bir insanın öldürülmesi söz konusudur. Babam bir yazardı ve Türkiye'nin katı gerçeklerini acımasız bir şekilde yazıyordu. O kadar doğru olarak yazıyordu ki, bunun için de insan öldürülmezdi, öldürülmemeliydi. Ayrıca ben babamın tehlikeli bir yazar olduğu kanısında da değilim. Açık, aydınlık, içi dışı bir olan bir yazar. Yalnız düşündüklerini olduğu gibi söylemiş olmak gibi bir kusuru vardı belki, hazımsızların nazarında bir suç sayılıyordu. Hiçbir gizlisi saklısı olmayan bir insandı.»
Sayfa 81 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Rıfat Ilgaz:
« Ben Sabahattin Ali'nin kaçacağına en küçük olasılık tanımıyorum. Kaçsa bile en zor ve karışık yolu seçmiş. Bu da Sabahattin Ali'nin net düşüncesine, net görüşüne aykırı. O yüzden kaçma işine benim aklım yatmıyor. Bu kaçma işi cinayet olayına uydurulmuş bir kılıf gibi geliyor bana.»
Sayfa 44 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
« Ali Ertekin milli hislerine kapılarak Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü anlatıyor. Emniyet'in ve MİT'in bu konuya dahil olmadığını söylüyor, ancak yine kendini anlattıklarıyla kendini tekzip ediyor. Ali Ertekin'in ağzından bir cümle aktaralım: « Ben onu öldürdüğümü ispat etmek için, bir kat elbisesini alıp geldim.» Hangi katil işlediği cinayeti ispat etme kaygısı taşır. Tam tersine katilin doğasında delilleri tümüyle yok etme eğilimi vardır. Cinayet ancak bir başkasının talimatıyla işlendiyse katil öldürdüğünü ispat etme ihtiyacı duyar.»
Sayfa 13 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
Nazım Hikmet, S.Ali'nin ölümünü şöyle anlatıyor:
« Sabahattin'i birkaç kez hapse attılar. Buna karşın savaşımdan vazgeçmedi. O zamanki iç ve dış durum öyleydi ki gerici hükümet Markopaşa gazetesini doğrudan doğruya kapatmaya cesaret edemedi. Gazeteyi durdurmanın tek bir çaresi vardı. Herhangi bir provokasyon yardımıyla yayımcıyı yok etmek, yani Sabahattin Ali'yi öldürmek! Öyle de yaptılar. MİT, kiralanmış ajanlardan birinin eliyle Sabahattin Ali'yi bir ormanda öldürttü.»
Sayfa 12 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
« Milli Eğitim Bakanı Hikmet Bayur, yoğun ısrarları sonucu, Sabahattin Ali'nin öğretmenliğe dönme talebini doğrudan Atatürk'e açar. Atatürk, yasal bir engel yoksa alınmasını ister. Bayur, tereddüdünü belirterek, "İşlediği suç size karşıdır" der. Hasan İzzettin Dinamo, bu sözler karşısında Atatürk'ün verdiği yanıtı şöyle aktarıyor: " Aşkolsun sana. Kişisel gücenikliğim dolayısıyla, yasal ödevlerin yerine getirilmesini önleyecek kerte beni egoist mi sandın? O genci ilk açılacak yere hemen atayınız."»
Sayfa 11 - Tanyeri Kitap Yayıncılık, 2. Basım, Nisan 2012, AnkaraKitabı okudu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.