"Osman karısının yanağından kayan gözyaşını parmağının ucuyla sildi. "Ağlama artık..." diye fısıldadı. "Gözyaşlarına dayanamadığımı biliyor musun?"
"Mutluluktan!.." dedi Gülay. "Sadece mutluluktan!.. Bu sefer ağlamak hoşuma gidiyor. Senin için üzüntüden ağladığım çok gecelerim oldu. Şimdi ise çok mutluyum? Bırak ağlayayım. Sen beni sevdikçe... kollarımda olduğum sürece her şeye karşı koyabilirim!"
"Seni her zaman seveceğim..." diye fısıldadı Osman."
"Sen benim alınyazımsın. Sen benim şansımsın. Sen benim başıma gelen en güzel şeysin.."
"Kaderini kabullenmiş. Mahvettiğin hayatını sana emanet etmiş. Ben bunu asalaklık olarak tanımlamazdım. Brlki sana mahkûm kalan bir melek diyebiliriz! Şeytana boyun eğen bir melek!"
"Hayatta bazı şeyler kaçınılmazdır, kızılım! Bir oyuna giriştiniz ve hepiniz sonucuna katlanacaksınız. Ben de tabii.." Gözleri güzel dudaklarına takıldı. Gülümsemesi yavaşça yok olmuştu. "Emin ol boşanmak her ikimiz için de bir kurtuluş olacak.."
"Gülay gülümsedi. Gözlerindeki aşk ilk kez meydana çıktı ve Osman midesinin düğümlendiğini hissetti. Gördüğü şeyin sevgi olduğuna yemin edebilirdi ama... Acaba?"
"Bana kızgınsın!" diye bir gerçeği açıkladı Gülay.
"Evet, öyle ama senden nefret etmiyorum. İkisi farklı şeyler. Aslında senden nefret etmek isterdim fakat bunu yapamıyorum. Değişik bir kadınsın! Anlayamadığım şey bunu nasıl başarıyorsun! Sendeki bu mıknatıs gibi çekicinin sebebi nedir? Neden seni gören herkes bir anda seviyor?"
Gülay dudakların üzgünce büzdü. "Sen hariç..." İri gözleri aşkla yanarken kocasına bakmak çok zordu. Onun her şeyi anlamasından korktuğu için sürekli gözlerini kaçırma ihtiyacı duyuyordu. Fakat genç adamın delici bakışları kendi gözlerini hapsetmişken bunu yapmak da çok zordu.."