Bir defa bu kitabı okumak, bin defa ölmek demekmiş. Bin kez ölüp de, bir kez ölememekmiş sayın seyirciler.
Kendim olayım dedim ilk başta. Kendim gibi davranayım. Büyük bir ev aldım. Akrabalarım o eve taşındı falan. Ne mi oldu sonra? Bünyem zenginliği kaldıramadı iflas ettim. Yine de mutlu bir yaşam sürdüğüme inanıyorum. Para kaybettim ama hayli insan kazandım.
İkinci okuyuşumda ise sadece kendini düşünen bir piçtim. Parayı bulur bulmaz sevgilimi terk ettim ve bunun gibi daha bir sürü kansızlıklar. Ne oldu sonra biliyor musunuz? Nobel Barış ödülü aldım. Yani gerçekçi bir kitap ne diyebilirim ki.
Hep yapmak veya almak istediğiniz şeyler vardı ama bir türlü paranız veya zamanınız olmadı. Daha dolambaçsız yollar istediniz, daha iyi yolcular, daha az rötar. Hep hayal ettiğiniz ve bugüne kadar kalbinizin küçük yağlı bekleme odasında buz kadar parlak bir şekilde oturan bir şey var: Ertelenen ve neredeyse ölmüş olan -ama daha tam olarak değil- rüyalarınız.
Balıkçılın kalbinin en az seninki kadar önemli olduğunu bilmiyorsan, hiçbir şey bilmiyorsun demektir. Bu hayatta önemli olan tek şey çarpan bir kalbe sahip olmaktır. Onun dışında her şey boş.