Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Said Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı

Halit Bekiroğlu

Said Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı Sözleri ve Alıntıları

Said Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı sözleri ve alıntılarını, Said Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı kitap alıntılarını, Said Halim Paşa'da Siyaset Ahlakı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...Hangi şartlarda yapılırsa yapılsın,insanın şahsî gözlem ve incelemeleri,subjektiflikten arınmış olamayacağı için,içtimai ve ahlâkî kanunları gerçek manada keşfetmeye asla müsait değildir.Bu tür gözlem ve incelemeler,faillerinin kişisel durumlarına bağlı" olduğu için kaçınılmaz bir biçimde eksik veya toplumsal gerçekliği bütün yönleriyle kuşatamayan bir nitelik arz ederler.
Sayfa 85
Said Halim'e göre, "İslam alemi, bitmez tükenmez felsefi münazaralar ile vakit geçirip, metafizik vadisinde sonsuz, boş ve kısır çekişmeler ile kuvvetten düşmekte iken, Batılılar, tecrübe metodlarına dayanan yeni bir medeniyet kuruyorlardı. Bununla, tabiatın sırlarına nüfuz ederek, sonsuz kuvvetlerden faydalanmayı başarmakta idiler."
Sayfa 90 - İlke yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Çünkü tarafsızlık "alçakça bir ölümü tercih etmek" demektir.
"Kant'ın yahut Spencer'in ahlak görüşüne inanan, sosyal hayatta Fransız, siyasette İngiliz üslubunu kabul eden bir Müslüman, ne kadar bilgili olursa olsun, ne yaptığını bilmeyen bir kimseden başka bir şey değildir. Bir adamın zihninde uyuşmaları imkansız onca zıt fikirler bulunur ve çatışıp dururlarken, o adamın kafası ve vicdanı nasıl bir şey olur, tasavvur edilsin! "
Sayfa 164 - İlke yayıncılıkKitabı okudu
"Hiçbir kuvvet insanı, başka bir insanın, zümre veya topluluğun keyif ve iradesine tabi olmaya zorlayamaz."
Sayfa 84 - İlke yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Said Halim Paşa'ya göre, halk ile aydın tabaka arasında doldurulması imkânsız büyük bir uçurum vardır. Halk, ileri gelenleri ve mütefekkirleri ile tam bir tezat halindedir. Halk bu aydın sinifa, ne yaptığını bilmeyen fakat pek tehlikeli ve yıkıcı unsurlar gözü ile bakarak itimat etmez. Halktan beklediği takdir ve itaati göremeyen mütefekkir tabaka ise, vatandaşlarına karşı hor gören bir çehre takınarak kendini teselliye çalışmakta; memleketini, her tarafı kaplayan cehaletten kurtarmaktaki aczinden utanması lâzım gelirken, istediğini yapmayan toplumun sert ve inatçı olduğundan şikâyet edip durmaktadır. Halkı, işinde ve bilgisinde yüksek bir seviyede bulunduğuna inandıramayınca, daha başka çeşitli vasıtalara başvurarak nüfuz elde etmeye çalışmakta, böylece yabancıların baskılarına bir de aydın tabakanın baskısı eklenmiş olmaktadır. Bu hâl ise hayat şartlarını ağırlaştırmakta, düşüşü ve gerilemeyi kat kat tehlikeli bir hâle getirmektedir.
Din, insanın bakış açısına göre değişen, bazen yüceltilip bazen aşağılanan ve ya anlamsız bulunan "göreceli bir gerçek" ya da "hayal ürünü" bir fantasma değildir. Metafizik saplantılardan oluşan tehlikeli bir tasavvur, boş bir avuntu, erişilmesi imkansız vaatler manzumesinden ibaret bir vehim hiç değildir
Sayfa 87 - İlkeKitabı okudu
Said Halim Paşa'nın kendi ifadesiyle"din, keyif ve arzuya bağlı olarak, bazen yüceltilen, bazen hakir görülen hayali veya itibari bir şey olmadığı gibi, metafiziğin ıssız çöllerinde mahpus hayalimizin tehlikeli tasavvurlarından ibaret, boş teselliler, erişilmesi mümkün olmayan vaatler veya geleceğe ait istekler vasıtası ile vehimden ibaret bir saadeti elde etmeye veya elem ve ızdırapları teskine yardımcı hayali bir vasıta da değildir."
Sayfa 87 - İlke yayıncılıkKitabı okudu
Kanun koyma işi çoğunluk veya azınlık işi değildir . ' Ehliyet ' ve 'Salahiyet' işidir . Bundan ötürü " Milli İrade'nin Eğemenliği " , "Şeriatın Hakimiyetine " bağlıdır . Nasıl ki kişinin beden sağlığını tartışmasız hekimin eline verdiren sebep "Ehliyet" ve "Salahiyet" ise kanun koyma hakkı da Allah ve Rasulü'ne aittir .
Reklam
“Osmanlı İmparatorluğu'nu cihan çok arayacak ve onun elinden alınmış yerlerde kurulan kifayetsiz, suni devletler, ne idarelerine tevdi ve emanet edilmiş halka, ne de devletler manzumesine faydalı, şerefli bir hizmet ifa edemeyecekler, bu topraklar üzerinde hakimiyet kavgası son bulmayacaktır.”
"Gayelerin içinde en hakiki olanı, İslâm dini üzerinde kurulmuş ve Müslüman milletler tarafından benimsenmiş olan yüce gayedir. Bizi kurtaracak tek şey odur. Müslüman milletleri, saadetlerini yalnız dinlerinden bekleyecek derecede şeraitlerine bağlayan zihniyet, ekseriya sanıldığı gibi, ne bir taassubun eseri, ne de bir fikri sapkınlıktır. Aksine bu hal İslâm karakterinin tabii, makul ve mantiki bir neticesidir"
İslam ahlâkı, insana sahip olduğu tekâmül kabiliyetini gücü yettiği derecede genişletmesi için özgür olma görevini yüklemektedir. İslam’a göre hürriyet insanların kullanıp kullanmamakta serbest olduğu, kanun koyucunun istediği zaman verip istediği zaman alabileceği siyasi bir hak değildir. Hürriyet Müslümana, kabul ettiği din ve rehber, tanıdığı ahlâk anlayışı tarafından verilmiş bir vazifedir. Çünkü bütün Müslümanlar doğruyu bilmeye ve tatbik etmeye mecburdurlar. Bu sebeple her Müslüman elinden geldiği kadar hür olmak vazifesiyle mükelleftir
Sayfa 167 - İlkeKitabı okudu
İslam toplumunda, sorunların aşılmasında çözüm yolu başkalaşmaktan değil; bilakis İslâm'ın yeniden, gereği gibi yaşanmasından geçmektedir.
Sayfa 163Kitabı okudu
Biri çıkıp da Almanlara kurtuluşlarının ancak Alman kültür, medeniyet ve irfanını bırakmakla mümkün olacağını söylese acaba nasıl bir cevap alırdı?
Sayfa 144 - ilke yayıncılıkKitabı okudu
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.