Osmanlı’da, kimse padişahın sarayından, yahut camiinden daha büyük ve şa’şaalı bir yapı yaptıramazdı. Sultânu’ş-Şu’arâ seçilmek, “in’âm” almak için şâirin, ilkin şu’arâ meclisine çağrılması, sultana bir kasîde sunması, takdir edilip bağışa lâyık görülmesi gerekli idi. Öte yandan, yüksek mevkilere çıkan şâirler (meselâ Necâtî) kendileri patron durumuna gelip birçok seçkin şâiri yanlarında bulundurmuşlardır.