Ellerimden süzülen yağlara aldırmadan çantamın ön gözünden sağı solu yırtık, eski bir gazete parçası çıkarıp Zeynep'e doğru uzatıyorum. "Anne ya," diyor her zamanki gibi yüzünü asarak. "Bugün okumasam olmaz mı? Çok yoruldum."
"Okumazsan ne olur demiştim sana?"
Başını yenilmiş bir şekilde öne eğiyor.
İsteksizce de olsa kâğıdı alıyor.
"Unuturmuşum..."
"Evet," diyorum. "Önce okumayı unutursun, sonra sana öğrettiğim başka şeyleri, sonra beni, sonra da kim olduğunu unutursun. Kafanı hep meşgul tutman lazım."