Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Konuşan Kafalar

Sanat

Slavoj Zizek

Sanat Sözleri ve Alıntıları

Sanat sözleri ve alıntılarını, Sanat kitap alıntılarını, Sanat en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
marx da, insanların birine, kendinde bir kral olduğu için, kral gibi davranmadığını; ona kralmış gibi davranıldığı için kral olduğunu söyle­miştir: insanların bir nesneye, sanat eseri muamelesi göstermesinin nedeni, onun kendinde bir sanat eseri olması değildir; insanlar ona sanat eseriymiş gibi mua­mele gösterdiği için, o bir sanat eseridir.
kendini bir aracıdan diğerine, aşırı çığlıktan bir lekeye aktarabilen son derece plastik nesne. munch’un çığlık'ında olan, bu değil midir? çığlığı atanın boğazına kılçık takılmış gibi sessiz bir çığlıktır bu; dile gelmeyen, çığlık atan öznenin için­ de bulunduğu mekânı bükerek, kendini ancak sessiz görsel bir tahrifin kisvesi altında ifade ede­bilen bir tıkanmadır.
Reklam
Hepimiz gündelik yaşamlarımızdan, kendi imgemizin gözümüze iliştiği ve imgenin bize dönüp bakmadığı o tekinsiz anları biliyoruz. Bir keresinde, kafamın arkasındaki tuhaf büyümeye çift aynayla bakmaya çalışırken, aniden profilden yüzümün bir anda gözüme iliştiğini anımsıyorum. Aynadaki imge tüm mimiklerimin aynı­sını yapıyordu, ama garip ve koordinasyonsuz bir şekilde. Böyle bir durumda, “aynasal imgemiz bizden kopa­rılmıştır ve bakışımız artık bize bakmıyordur.”Böylesine garip deneyimlerde, Lacan’ın objet petit a olarak bakış dediği şeyi, aynamsı simetrik ilişkiden sakınan imgemizin parçasını yakalarız. Kendimizi “dışarıdan”, bu imkânsız noktadan gördüğümüzde travmatik olan, Ben’im nesneleştirilmiş, bakışın dışsal nesnesine indirgenmiş olmam değildir; nesneleştirilen, beni dışarıdan gözlemleyen bakışımın kendisidir. Bu da, tam olarak, bakışımın artık bana ait olmadığı, benden çalınmış olduğu anlamına gelir.
Gerçek tarafından alt üst edilen özne, kendisinin ve dünyasının güçsüz bir seyircisine dönüşür.
yükseklik korkusu’nun temel sorusu: “elster ne kadar gerçek”tir. kieslowski’nin kırmızı'sındaki yargıç gibi...
Hepimiz gündelik yaşamlarımızdan, kendi imgemizin gözümüze iliştiği ve imgenin bize dönüp bakmadığı o tekinsiz anları biliyoruz. Bir keresinde, kafamın arkasındaki tuhaf büyümeye çift aynayla bakmaya çalışırken, aniden profilden yüzümün bir anda gözüme iliştiğini anımsıyorum. Aynadaki imge tüm mimiklerimin aynısını yapıyordu, ama garip ve koordinasyonsuz bir şekilde. Böyle bir durumda, “aynasal imgemiz bizden koparılmıştır ve bakışımız artık bize bakmıyordur.” Böylesine garip deneyimlerde, Lacan’ın objet petit a olarak bakış dediği şeyi, aynamsı simetrik ilişkiden sakınan imgemizin parçasını yakalarız. Kendimizi “dışarıdan”, bu imkânsız noktadan gördüğümüzde travmatik olan, Ben’im nesneleştirilmiş, bakışın dışsal nesnesine indirgenmiş olmam değildir; nesneleştirilen, beni dışarıdan gözlemleyen bakışımın kendisidir. Bu da, tam olarak, bakışımın artık bana ait olmadığı, benden çalınmış olduğu anlamına gelir.
Reklam
İdea görünüm olarak görünümdür (Hegel ve Lacan’ın belirttiği gibi): İdea, gerçekliğin kendisi (birinci düzey kopya/Idea’nın taklidi) kopyalandığında görünen bir şeydir. Orijinalden çok, kopyada olan bir şeydir. Şüpehsiz ki Platon, sanatın tehditine karşı böylesine paniğe kapılarak tepki vermiştir: Lacan’ın XI. Seminer’inde belirttiği gibi, (kopyanın kopyası olarak) sanat “doğrudan”, İdea’nın birinci düzey kopyaları olannmaddi nesnelerle rekabet etmez; onun rakibi duyular ötesi Idea’nın kendisidir.
Gerçek tarafından alt üst edilen özne, kendisinin ve dünyasının güçsüz bir seyircisine dönüşür.
Bili Gates’in devasa rakamlı hayır işleri, hiçbir şekilde, onun ekonomik çıkarlarının kefaretini ödemez. Bugün hayırseverlik, altta yatan ekonomik sömürüyü gizleyen insancıl bir maske olarak oyunun bir parçasıdır: Devasa rakamların süper-ego şantajında, gelişmiş ülkeler devamlı olarak (yardımlar ve kredilerle) “az gelişmiş” ülkelere “yardım” ederler; böylece en önemli meseleyi, az gelişmişin sefil durumuna neden olan suça iştiraklerini ve onun durumundan eş sorumlu olduklarını göz ardı ederler.
Bu nedenle bilimin Gerçek ile tek teması, matematize edilebilir soyutlamadır: Bilimde, gerçeklik ile Gerçek, bedenlerin yaşanmış somut deneyimleri ve soyut (ve eninde sonunda anlamsız) nümerik formüller olarak birbirine karşıttır. Buna karşılık sanat, yaşanmış gerçekliğin içinde kalır: Ondan bir parça, bir nesne koparır ve onu “Şey düzeyine” yükseltir.
Sayfa 11 - EncoreKitabı okudu
51 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.