Sanat Tarihinin Tarihi sözleri ve alıntılarını, Sanat Tarihinin Tarihi kitap alıntılarını, Sanat Tarihinin Tarihi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Platon'un taklit teorisi, her şeye rağmen, doğanın taklit edilmesine dair değildir, zira Platon'un görüşüne göre, taklit eden sanatçı daima bir taklidi taklit eder.
Platon kendini bir gizemci olarak gösterir: Dünyevi güzelliği deneyimlemek, basamak basamak yukarı yükselen bir yolculuğun başlangıcıdır. Sempozyum' da şöyle yazar: "Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin."
Bu nasıl mümkün olabilir? Yetenekli ve tarihsel olarak önemli hiç kadın sanatçı olmadığı düşüncesi tamamen saçmadır. Kadın sanatçıların itibarını geri kazandırmaya adanmış sonraki metinler bunun tam tersini kanıtlamaktadır. Janson'in, Gardner'in ve Hartt'ın kitaplarının daha yeni baskıları, çok daha fazla sayıda kadın sanatçı içerir. Büyük olasılıkla kasıtlı bir art niyet veya bir komplo sebebiyle olmasa da, kadınların sistematik olarak dışlandığı fikrine kapılırız. Bu, "erkek önyargısı" olarak adlandırılabilecek şeyin bir örneğidir ve sanat tarihi metinlerinde ve derslerinde göstermek için yaptığımız yapıt seçimimizde nesnel ve tarafsız olmaya çalıştığımızda bile kadınlara karşı bir önyargıya sahip olduğumuzu varsayar. "Erkekçilik" (masculanism) öylesine derine işlemiştir ki onu fark edemeyiz bile. Erkekçi önyargıyı bulup açığa çıkartmak feminizmin amacıdır, öyleyse feminizmi, yanızca dünyayı sağduyuya dayalı doğal bir deşifre etme şekli olarak değil, aynı zamanda dünyaya gerçek bir eleştirel bakış olarak kabul etmeliyizdir.
Yan yana duran iki taş kütlesini ele alalım. Biri, şekilsiz ve sanat tarafından şekillendirilmemiş ve dokunulmamış olsun; diğeriyse sanatsal olarak işlenerek bir tanrının veya bir insanın heykeline dönüşmüş olsun. Bir tanrı heykeliyse, mesela bir esin perisi veya bir Güzellik Tanrıçası örneğin Zeus'un üç kızından birinin heykeli olsun-bir insan heykeliyse, herhangi birinin değil de, sadece sanatın güzel insanlardan yaratabileceği güzellikte bir insan heykeli olsun. Sanatın güzel bir imgeye (heykele) dönüştürerek biçimlendirdiği taş kütlesi, bir taş kütlesi olduğu için değil (zira öyle olsaydı, onun da güzel olduğu iddia edilebilirdi) ama sanatın ona kazandırdığı şekil nedeniyle güzel olarak görünecektir. Malzemenin kendisi bu şekle sahip değildi; daha taşa girmeden önce onu tasarlayanın zihninde vardı. Yani, sanatçının zihninde bekliyordu, ama sanatçının gözü ve eli olduğu için değil, sanatçı sanatla uğraştığı için. Öyleyse bu güzellik sanatta çok daha fazladır. Zira sanata içkin olan güzelliğin kendisi taşa yerleşmez, ama kendi içinde kalır ve taşa giren şey sadece, ondan türemiş olan yüzeysel bir güzelliktir; gelgelelim o bile tek başına saf değildir, sanatçı öyle olmasını isterdi belki, ama taş, sanata boyun eğdiği ölçüde kendisini açığa vurur.
Bazı feminist eleştirmenler, bizzat büyük sanatçılar listesinin inşa edilmesinin bile erkeksi bir bakış açısını açığa vurduğuna inanır. Bazı sanatçıları diğerlerinden daha ayrıcalıklı kılmak, öylesine yoğun bir iltimasçılıktan ve önyargıdan kaynaklanır ki bunun sonucunda kaçınılmaz olarak dengesizlik ve baskı ortaya çıkar. Hiyerarşiler yaratmak, birisini -bu örnekte kadınları- daha alt bir konuma indirmek demektir. Listeyi erkekler hazırladığı için listede çoğunlukla erkekler yer alacaktır. Üstelik büyüklük ve deha tartışması romantik dönemden kalma bir tarih hatasıdır
Vasari'nin şemasına göre, on dördüncü yüzyıl İtalya'sında sanatın bir "re nasceresi", yani “yeniden doğuşu” söz konusuydu (Rönesans sözcüğü de buradan gelir).
Rothko’nun dünyanın geri kalanından kopukluk duygusu o kadar yoğundur ki stüdyosunda intihar edişinin, kopma arzusunun son jesti olduğu söylenmektedir.
Her zaman bazı gizli kodlar (bir erkeğin bir kadına—belki de annesine—sahip olma, onu korkutan şeyi kontrol altına alma arzusu), bazı toplumsal cinsiyetçi önyargılar ya da ideolojiler faaliyet halindedir.