Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Vahdettin'in Tütüncübaşısı

Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey

Muzaffer Şahin

Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey Gönderileri

Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey kitaplarını, Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey sözleri ve alıntılarını, Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey yazarlarını, Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
184 syf.
·
Puan vermedi
Tarihi şahsiyetlerin anılarını nasıl okumalıyız?
Saltanatın kaldırılmasıyla Vahdettin'le yurt dışına çıkan heyette yer alan Tütüncüsü Şükrü Bey'in anılarını maalesef doğruluğunu karşılaştıracak pek anı yok. Vahdettin'in yanında bulunan diğer çalışanlari anılarını yazmadıkları için tek kaynak olarak yazılanlara her zaman şüpheyle yaklasilmali.. Şükrü bey İstanbuldan ayrılması önce
Saraydaki Kayserili-Şükrü Bey
Saraydaki Kayserili-Şükrü BeyMuzaffer Şahin · Pelikan Yayınları · 20125 okunma
İstanbul'dan gelen bir haber, hilafetin lağvedildiğini ve son halife Abdülmecid'in palas panduras hudut dışına atıldığını bildiriyordu. Vahdeddin bu haberi alır almaz hâlâ gözlerimin önündedir, çocuk gibi sevindi. - Oh olsun budalaya... İşte gördü gününü! diye sevinçten kabına sığamıyor ve mütemadiyen söylenip duruyordu: - Ben zaten onun ne budala olduğunu bilmez miyim? Biraz aklı başında olsaydı, kupkuru bir hilafeti kabul eder miydi? - Saltanatsız hilafetin ne ehemmiyeti, ne kıymeti olabilir ki? Allah'ın sersemi bu kadarcık şeyi bile düşünemedi... Kuş beyinliliğini yine gösterdi... Buyursun, o da gelsin, menfa ne imiş görsün…
Sayfa 104 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Reklam
Dâhiliye Nazırı Mehmed Ali Bey'le Seyhülislam Mustafa Sabri Efendi de teşrif buyurdular! Gümülcineli de paralari alinca teskilat yapmak üzere (!) Romanya' ya gitmis... Yeni gelenler, Vahdeddin'le baş başa vererek, uzun uzadıya müzakerelere giriştiler. Bunlar da Vahdeddin'i sizdiracaklarina kanaat getirmis olacaklar ki, bir türlü yakasını bırakmıyorlardı. Bir müddet sonra, Gümülcineli de geldi. Artık sacayağı tamamlanmıştı. Projeler, planlar, programlar, ortaya serilmiş, bir yandan Şark vilayetlerinde hazırlanan ayaklanmaların, bir taraftan Istanbul'da alınan tertibatın vereceği neticeler ballandıra ballandıra anlatılarak Vahdeddin tavlanip duruluyordu. Vahdeddin'in, mazileri kendisince de güzelce malûm olan bu mahlûkların bu palavralara nasıl inandığına hâla şaşarım.
Sayfa 103 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Vahdettinin Tütüncübaşısı Şükrü Beyin, Monte Carlo’da Kumarhane Anısı.
Hele Monte Carlo pek hosuma gitti. Pek yakinda oldugundan, sık sık gidiyordum. Catra patra Fransica da becerdigimden, pek yabancılık da hissetmiyor, oyun masaları başında vakit geçiriyordum. Burası bir âlemdi. Bir lahzada zengin olup, zivanadan çıkanlar mı istersin, kaşla göz arasında sıfır tüketip iflas ederek baygınlıklar geçirenler mi... Hep burada... Yalnız bir gün keyfim kaçtı. Oyun seyrederken, birinin bir yığın para kazanışını görünce coşuverip: "Vay anasını... Amma da vurdu!." deyişimi duyan yanımdaki genç meğer Türkmüs, konustuk. Kim olduğumu sordu. Anlattım. Keşke anlatmaz olaydım. Vahdeddin' in adamı olduğumu anlayınca, birdenbire hali değişti dik dik yüzüme bakarak: - Babalık!.. Siz efendinizle kumarınızı çoktan oynadınız! Ağzınızın payını da aldınız! Daha ne arıyorsun burada... Gidip efendinle baş başa verip derdinize yansanıza... demez mi? Süt dökmüs kediye döndüm. Süklüm püklüm, çıktım, gittim. Bir daha da boş bulunup, buralarda Türkçe laf etmeye tövbe ettim. Neme gerek...
Sayfa 67 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
Vahdettin’in İngilizlere Sığınmadan Önceki Gün Şükrü Bey ile Dialog
- Yarın sabah, şafak sökerken, saraydan çıkacağız. Bu gece, buradan bir yere ayrılma. Ailene bile veda etmeyeceksin. Yalnız şunu al, bir bahaneyle evine bırak. Eşyanı hazırla... - Hazır efendimiz... - Peki, haydi git. Dediklerimi unutma.. kimseye birşey söylemeyeceksin! - Başüstüne efendimiz... Yine boynumu büktüm. Başımı eğdim, çıktım. Saraydakilerin büyük bir kismi Milli kuvvetlere taraftardı. Bir kısmı da, ne olacağız? diye düşünmekten kime taraftar olacağını şaşırmıştı. Ancak, muhakkak ki, padişah ile akıbeti meçhul bir sergüzeşte atılmaya taraftar hemen hemen hiç kimse yoktu. Ne yalan söyleyeyim, ben bile, "Acaba ortadan kaybolsam... Bu seferden kendimi kurtarsam mı?" diye tereddüt içinde idim. Fakat kırk yıllık bir bağlılık beni yine sadakate sevk etti. Bir arabaya atladım. Besiktas'a, eve gittim. Padişahın verdiği yüz elli lirayı bıraktım, saraya döndüm.
Sayfa 36 - Pelikan YayıneviKitabı okudu
İngiliz Zırhlısında Tütüncübaşısı ile Geçen İlk Dialog’tan Bir Kesit
Kamarada, yanındaki çantalardan birinde üç bin altın lira vardı. Daha ilk gün onu göstermişti: - Vakıa emniyetteyiz amma, ne olur ne olmaz, sen ihtiyatli ve dikkatli bulun! dediği zaman, birdenbire boş bulunup, bir anda, on bir kişilik kafileye bu kadarak paranın kaç gün yeteceğini düşünmüş: — Hepsi bu kadar mi efendimiz? demiştim. Benim bu halim hosuna gitmis olacak ki, gülümsedi: - Merak etme Şükrü! dedi, yirmi bin İngiliz lirası da Londra Bankasında var. — Başka yok mu efendimiz? - Daha ne olsun canım? — Kalabalığız da efendimiz... - İdare ederiz... Allah kerim…
Sayfa 38 - Pelikan YayıneviKitabı okudu