“ Sözcüklerle anlatılamayacak bu durum dört ay sürdü. Eh, dört ay, yazması kolay: altı üstü birkaç harf! Söylemesi de kolay: dört ay, iki hece! Çeyrek saniye içinde dudaklar böyle bir sesi çabucak uyduruvermiş: dört ay! Ama boşlukta, zamansızlıkta geçen bir dört ayın ne kadar sürdüğünü hiç kimse bir başkasına da kendine de anlatamaz, ölçemez, gözünde canlandıramaz…”