Bir takıntıya sahip bir insanın sonsuza dek bu tehlike içinde olduğunu söyledi ve satranç hastalığından -Tedavi edilmiş olsa bile- muzdarip insanların satranç tahtasının yanına bile gitmemesi gerekiyor.
Dipnotum: Satrançta bir hastalık; sanat gibi.
Özel Notum: Belki kafamızda satranç oyunu oynamıyoruz ama bizde başka hayatlar yaşıyoruz.
Kitap Yorumum: Satrancı severim. İsminin geçtiği tüm ki-tapları mutlaka gözden geçiririm. İşte Zweig’le tanışmamızda bu alışkanlığım sayesinde oldu. İsmi satranç olan bir hikâyeyi okumadan olmazdı, olmadı da; okudum.
Deli mi, dahi mi, şizofren mi; üçlemesini duymuşsunuzdur. İşte buna en güzel örnek bir hikâye. Hayat kurtaran bir kitap, aynı zamanda insanı delirten bir kitap düşünün. Keşke o kitabı okumasaydı.
Bize hiç bir şey yapılmadı,yalnızca tam bir hiçliğin içine koyulduk,çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhunu hiçlik kadar baskı altına alamaz.
Ancak her ne kadar maddeye bağlı değil gibi görünseler de, düşünceler bile bir dayanağa gereksinim duyarlar, aksi durumda öteye beriye çark etmeye ve anlamsız bir şekilde kendi etraflarında dönmeye başlarlar; düşünceler de hiçliği kaldıramaz.