Bazı kaplumbağalar arka taraflarında bulunan ve çok zengin bir kan damar ağıyla donatılmış hale gelen bir çift odacık vasıtasıyla sudan ek oksijen elde ederler. Aslında bir Avustralya nehir kaplumbağası oksijeninin büyük çoğunluğunu kıçıyla soluyarak edinir.
Bitki hücreleri kendi başlarına fotosentez yapma yeteneğine sahip değillerdir. Bu kimyasal büyücülük, hücrelerin içindeki misafir işçiler tarafından gerçekleştirilir. İlk başta bakteriler olan bu misafirler artık kloroplastlar olarak adlandırılır. Geviş getirenler ve termitler gibi bitki yiyiciler kendi başlarına selülozu sindirme konusunda büyük oranda yetersizdirler. Fakat bitkileri bulma ve onları çiğneme noktasında iyidirler.
Doğal seçilim umutsuzca son çare olarak başvurulan türde bir teori değildir. Akla yatkınlığı ve gücü, onun zarif basitliğini anladığınız anda, insanı serseme çeviren bir şiddetle alnınızın ortasından vurur.
Eğer teknolojik olarak gelişmiş uzaylılar bir gün bizi ziyaret ederlerse, bunu geçmişte yapmış olmaları günümüzde yapacak olmalarından çok daha yüksek ihtimaldir çünkü basitçe geçmiş günümüzden çok daha uzundur.
Doğal seçilimin hiçbir ileri görüşü yoktur. Olamazdı da çünkü DNA sadece bir moleküldür ve moleküller düşünemezler. Eğer düşünebiliyor olsalardı, doğum kontrolünün ortaya çıkardığı tehlikeyi görür ve uzun zaman önce bu tehlike daha doğmadan başını ezerlerdi.