Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seçilmiş Yazılar

Fikret Başkaya

Seçilmiş Yazılar Gönderileri

Seçilmiş Yazılar kitaplarını, Seçilmiş Yazılar sözleri ve alıntılarını, Seçilmiş Yazılar yazarlarını, Seçilmiş Yazılar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kapitalist daha büyük sermayeye sahip olabilmek için, sömü­rü oranını sürekli olarak büyütmek zorundadır. Bunun en kestirme yolu da, çalışma sürelerini uzatmak, reel ücretleri (ücretin satın alma gücü) düşürmek, çalışma temposunu hızlandırmaktır.
Türkiye ' de siyasi partiler ekseri birer 'muvazaa partisi' (danışıklı dövüş) olarak kurulurlar, kurdurulurlar.
Reklam
Eğitim, soru sormayan, cevap aramayan, iyiyle kötü- doğruyla yanlış, gerçekle-yalan arasında ayrım yapmaktan aciz insanlar yetiştirmeyi amaçlıyor. Velhasıl, yozlaşmış düzenin istediği insan tipi şimdilerde sayın seyircilerin şahsında gerçekleşmiş görünüyor. Olup-bitenlere müdahale edemeyen, etmeyi aklından bile geçirmeyen, pasif, edilgen, sünepe bir insan tipi isteniyor. Hepimizden sayın seyirciler olmamız isteniyor. Bu sefil duruma razı olmak, bu kepazeliği kabullenmek zorunda değiliz. Bunun da yolu, irade sahibi insanlar olarak sürece müdahale etmektir.
Türkiye'de, anaokulundan üniversiteye kadar verilen eğitim, gençlerin düşünme yeteneğini dumura uğratıyor. Okullar, insanların yaratıcı yeteneğini boğmak üzere kurgulanmış durumdadır. Eğimin amacı, insandaki yaratıcı insani potansiyeli harekete geçirmek de­ğil, onu bastırmak, boğmak, yok etmektir.
Uzman, dar bir alanda bilgi ve beceri sahibidir, realitenin çok kü­çük bir alanında bir şeyler bilir ama bu onun genel-evrensel sorunlar konusunda tam bir kara cahil olmadığı anlamına gelmez. Bu bakımdan, gerçek aydın sadece bir şeyler bilen, eğitim görmüş biri değildir. Bilgili olmaktan öteye meziyetleri de olan biridir. Gerçek aydın, Bu kervan nereye gidiyor sorusunu sorabilendir.
Tarih; mücadele eden, direnen, itiraz eden ve başkaldıran insanların eseridir. Eğer mücadele yoksa, başkaldırı yoksa, tarih de yoktur.
Reklam
Aynı şekilde, bir üniversite ya da akademi çatısı altında çalışan biri, üstelik isminin önünde bir dizi akademik unvan taşıyor diye bilim insanı sayılamaz. Metalaşmış, piyasaya düşmüş bir sanat olamayacağı gibi, zenginleşmenin ve zenginleştirmenin aracına dönüşmüş biri de asla sanatçı sayılamaz. Oysa, şimdilerde bir çok kavram gibi, sanat ve sanatçı kavramları da ayağa düşmüş bulunuyor.
Mafya'yı eğelendiren biri sanatçı sayılamaz. Çok satmak, çok kazanmak ve kazandırmak estetik performansın ölçüsü değildir. Gerçeğin peşine düşmeyenin de bilim insanı sayılamayacağı gibi. Yetenek, bir başına sanatçı olmak için yeterli değildir. Ancak estetik öğelerin diyalektik bütünlüğünü yakalayabilenler, sanatın gerektirdiği yüksekliğe çıkabilenler, etik tutarlılığı ve duyarlılığı koruyabilenler gerçek sanatçı sıfatını hak edebilirler ...
Üretim sürecinin her ileri aşamasında üretilen zenginliğin daha büyük bir bölümü kapitalist sınıfın ve çevresinin elinde toplanırken, geniş toplum kesimleri yoksullaşıyor
İşçi (proleter), yaşam karşısında çıplak, korumasız durumdadır. Zira, hem üretmek, hem de yaşamak için gerekli araçlardan yoksundur.
Reklam
Sömürü, baskı, zulüm, toplumsal eşitsizlik, adaletsizlik, ekseri sanıldığı gibi sadece zora, çıplak şiddete dayanmaz. Egemenlik esas itibariyle ' gönüllü köleliğe' veya ' gönüllü kabullenmeye dayanır. En azından sömürü ve baskı düzeninin sürdürülmesinde ' gönüllü köleliğin' başat işlev gördüğünü söylemek mümkündür. Gönüllü kölelik de ezilen ve sömürülenlerin egemen (veya resmi) ideoloj iyi içselleştirmeleri demektir. Başka türlü söylersek, egemen ideoloj iyle insanların bilinci sömürgeleştiriliyor. Bilindiği gibi egemen ideoloj i, kavramlar, sözcükler, söylemler ve kurumlarla oluşturuluyor. Bilincin sömürgeleştirilmesi için de ' aydın' denilenler, yazarlar, uzmanlar, bilim erbabı, şimdilerde think tank kuruluşları ve Nobel ödüllü iktisat profesörleri seferber ediliyor. Bir bütün olarak bu taifenin misyonu, yalanı gerçek, yanlışı doğru, kötüyü iyi, vb. 'gibi' göstermektir. Velhasıl bunların misyonu marksist anlamda 'yanlış bilinç' yaratmaktır
Küresel kapitalizmin (emperyalizmin) her düzeyde saldırısını yoğunlaştırdığı koşullarda, entellektüellere önemli bir misyon düşü­ yor. Karşı-saldırının oluşması ve başarısı, kitlelerin yeniden 'tarihin öznesi olma' iddiasını ortaya koymalarına bağlı ve bu süreçte entellektüel işlev 'olamazsa olmaz' bir öneme sahip olacaktır. Zira, entellektüeller, sadece 'ileri insanlığın' haysiyetini ve vicdanını temsil etmek değil, aynı zamanda yaşanabilir bir dünya ve uygarlık modelinin de habercisidirler.
Bu dünyada herkes için aynı anlama gelen bir kavram yoktur ve bu durum, toplum sınıflara bölünmüş olarak kaldıkça değişmeyecektir . Bu yüzden, metodolojik bir hatırlatma uygun olabilir. Kavramlar birileri tarafından, bir amaç için ortaya atılıyor. Kavramanın içeriği onu ortaya atan tarafından, ya da onu kullanan tarafından dolduruluyor. Bu, en temel, en çok kullanılan kavramlar için de öyledir. Mesela demokrasi, barış kavramları veya sözcükleri, herkes için aynı anlama gelmiyor. George Bush 'un demokrasiden anladığı, anlamak istediğiyle, militan bir işçinin anladığı farklıdır.
Olayların, olguların, süreçlerin 'görünmeyen' yanını bilince çıkarmak, entellektüelin ve gerçek bilim insanının varlık nedenidir ... Bu niteliğinden ötürü de o her zaman "sürüden ayrılandır." Eğer öyleyse, "sürüden ayrılmış olmanın" bedelini de ödemek durumundadır. Yalanın karşısında, gerçeğin tarafında yer almaksa, işin doğası gereği ve kaçınılmaz olarak egemen sınıfın, güç ve iktidar odaklarının karşısına dikilmektir. Her koşulda doğruyu haykırma basireti ve cesareti onun egemen sınıf ve onun akıl hocaları (sosyolojik aydınlar), 'ideolojik tetikçileri' tarafından 'düşman', 'bölücü', 'yıkıcı', duruma göre 'zındık' 'çağ dışı', vb. ilan edilmesiyle sonuçlanır.
Entellektüel bu bakımdan gerçeğin çarpıtılmış versiyonunu teş­hir eden biridir. Hiçbir egemen/resmi ideoloji kategorisine itibar etmez. Tam tersine onu teşhir eder. Entellektüelin işlevi, toplumun kritik bir eşiğe yaklaştığı durumlarda daha da büyük önem kazanır. Olup bitenlerin anlamına açıklık getirerek, sürecin niteliğine dair kafa karışıklığının aşılmasını sağlar ve hareketin önünün açılmasını kolaylaştırır. Bir bakıma entellektüel "bu gemi ne yöne doğru seyrediyor" sorusunu sorandır. Bu onun 'uzmandan' ayrılan niteli­ğidir ... Entellektüel, tanımı ve doğası gereği muhaliftir