İyi akşamlar kitap dostlarım! Söze nereden, nasıl başlayacağım inanın bilmiyorum. Duygularımı hangi kelimelerle anlatabilirim, bu efsane eseri nasıl yorumlayabilirim bilmiyorum. Neresinden tutsam neresinden bıraksam eksik kalır diye korkuyorum. Dilimin döndüğünce bu efsane seriden sizlere bahsedeceğim.
İlk önce şunu söylemek istiyorum. Kitabın çoğu yerinden gözlerim doldu, hatta dolmayı aşıp ağladığım yerler oldu. Kitabın sonunda da içimi çeke çeke ağladım. Asla tutamadım. Ya insan sadece duygusal bir film ya da dizi izlerken ağlayacağını sanır ya, yazar, sevgili Victor Hugo öyle bir yazmış ki bütün duyguları bürün hücrelerimde hissettim. Resmen yaşatıyor kitabı insana ya. Öyle bir bütünleşiyorsunuz ki kitabın kahramanları ile acıları acınız oluyor, mutlulukları mutluluğunuz oluyor. Onlar rahatlayınca oh be diyorsunuz. Onlar sıkıntı içindeyken, korku,telaş içindeyken siz bir fark ediyorsunuz ki nefes almayı unutmuşsunuz. Hadi ya diyorsunuz hadi kurtul şu sıkıntıdan. Ah Sefiller. Ah Jean Valjean, sevgili Cosette, Marius, kızgınlıkla anacağım Thenardierlar, Javertin beni şok eden sonu… Nasıl yazmışsın Victor Hugo şaşıp kaldım gerçekten. Helal olsun. O dönemin özelliklerine ayrıca değiniyor, gözünüzde canlanıyor hepsi.
Serinin ilk kitabı 857, ikinci kitabı 837 sayfa idi. Keşke daha çok olsaydı. 5-10 sayfa okumuşum da bitmiş gibi bir hissiyat bıraktı. Hayatımın her anında herkese tavsiye edebileceğim güzel kitaplar arasında yerini aldı. Ama yüreğiniz kaldırıyorsa okuyun derim. Ağır gelebilir.