On gün geçti geçmedi Hakim meslektaşları onu ziyarete geldi. Dehak konuklarını ağırlarken içlerinden biri, yeni hâkimin beraberinde getirdiği dava dosyalarına bakmak istedi. Ve bunu Dehak’la paylaştı.
“-Rahatınıza bakın dostum. İstediğiniz gibi inceleyebilirsiniz. Sorunuz olursa memnuniyetle yanıtlarım.’’ Hâkim, dosyaları incelerken gözü “Sekiz’in Dokuz’u Gibi Ola mısın?” yazılı başlığa takıldı. İlginç bir başlıktı: “Hiç böyle dava başlığımı olur?’’ diye düşündü. Merakını yenemeyip hemen dosyayı aldı, açtı. Dosyanın içine yalnızca küçük bir not iliştirilmişti: “Olaylar Sekiz’in Dokuz’uyla açığa kavuştu...” Hepsi bir dipnottan ibaretti. Bir dava dosyasında başka bir açıklama bulunmamasına oldukça şaşırmıştı!
Dosyayı alıp Dehak’a sordu:
“Sekiz’in Dokuz’uyla açığa kavuşan olay nedir?’’ Arkadaşlarıyla beraber bayağı merak etmişlerdi. Bu Sekiz’in Dokuz’unu?
-“Yargılamayla mı ilgili” diye hep bir ağızdan sordular. Dehak:
İnsanların bilgiyi algılama şekilleri parmak izlerine benzer. Ekinin aslı tohumdur, tanedir. Samanın çöpüyse, değersizdir. Tıpkı yeryüzündeki insanların fiziksel görüntüsü gibi.
Bu davanın hâkimi bendim.
Hep birlikte Dehak’a bakıyorlardı. İçlerindeki merak ateş almıştı. Dehak, hissetmiş gibi devam etti: “Yükü ağır bir hikâye, dinlemeye hazır mısınız?” Gelenler vücutlarını öne doğru uzattılar.
Ve zamanın perdesi yırtıldı.