Açıl toprak açıl
Kurulsun sofralar!
Boğazıma kadar öze boğulsun tohum
Çatlasın bereketinden dağlar
Günümüz gönlümüz doysun
Açıl toprak açıl
Boy atsın birden yoncalar döne döne
Batırsın köklerini Çınar kana kana
Serin köpüklü usare kuyularına
Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülecek çorbası balımız bizim
Tahsildarlar çıkma köyleri gezer
Fukara haline eden yok nazar
Yorgun döşeği mezatta gezer
Hazırdan örülür çulumuz bizim
Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halim kimse sormuyor
Padişah sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim
Şu yalan dünyada boş olamadı
Borçludan bir kere baş alamadı
Şu küçük öküze eş bulamadım
Söylemeden aciz dilimiz bizim
Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylerse deli diyorlar
Zamane şeyhine veli diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim
Evlat da babanın sözünü tutmuyor
AÇIM diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor.
Başımıza hela dölümüz bizim
Selam Yaratana
Nesini söyleyim canım efendim
Gayri düzen tutmaz telimiz bizim
Garip bülbül gibi feryat ederim
Açılmadan soldu gülümüz bizim
Sefil irençberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi kovuktur
İneği koyunu iki tavuktur
Bundan gayri yoktur malımız bizim
Kapitalist ülkelerde şımarık egolu ne olduğu belli olmayan bir avuç zengin tabakalar;fukaranın zorlukla ürettiği ürünün emeğini çalmaya,lokmasını küçültmeye ve yaşamını zorlaştırmaya çalışır.
Yavrucuğun; o lepiska,gür saçları dağınık,göz. şerinin altı çürük,yüzü kirli ve yanık,üstü eski,ayağında koca bir çift kundura. Şu talihsiz kızcağız da bir lokma ekmek için sokak sokak”kibrit”diye dolaşıyor bütün gün
Rüyamda çiftçi dedi: Kendin yap ekmeğini. Sana artık buğday yok. Sabana sarıl da gör! Dokumacı söyledi. Sen doku gömleğini. Duvarcı bana dedi. Duvarını kendin ör
Nesini söyleyeyim canım efendim. Zengin sözüne bilir diyorlar. Fukara söylerse deli diyorlar. Zamane şeyhine veli diyorlar. Gittikçe çoğalır delimiz bizim