Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selçuklu Devleti

Reşidüddin Fazlullah

En Eski Selçuklu Devleti Gönderileri

En Eski Selçuklu Devleti kitaplarını, en eski Selçuklu Devleti sözleri ve alıntılarını, en eski Selçuklu Devleti yazarlarını, en eski Selçuklu Devleti yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Alparslan'ın başını gördün, ululuktan göğe ermişti Merv'e gelki göresin Alparslan'ın topraktaki bedenini
Sayfa 262 - Şiir [Hezec]
Reşidü'd-din, Arap, Acem, Moğol, Türk, İbrani ve belki de Çin dillerini biliyordu. Hiç kuşkusuz, bu geniş ve bulunmaz kültürü, kendisini Gazan Han'a sevdirmiş, vezirliğe kadar çıkmasına yol açmıştır.
Reklam
İslam halklan arasında sahabeden sonra Abbasiler devleti ile bununla çağdaş olan Tahiriler, Saffariler, Samaniler, Gazneliler, Deylemliler, Selçuklular ve başkaları gibi hükümdar sülaleleri vardır. Bu sülale devletlerinin hükümdarları arasında, halklarına en çok şefkat gösteren ve bundan dolayı halkın saygısına en çok layık olan en büyük hükümdarlar Selçuklu hükümdarlarıdır. Çünkü dini kuvvetlendirmek, İslamlığın temellerini sağlamlaştırmak, cami, medrese, kervansaraylar, köprüler ve saire yaptırmak, bilginler, iyi insanlar, kadılar ve zahitler için devamlı gelir vakıfları kurmak gibi hususlarda bunların yaptıklarını kimse yapmamıştır
Camiü't-Tevarih
[s.5-6] Selçuk ... Hepsi birbirinden büyük beş oğlu vardı: İsra'il, Mika'il, Musa Yabgu, Yusuf ve Yunus. Her biri emirliğe layık, büyüklüğe yakışır idiler. Her gün kendilerine tabi'/bağlı olanlar (etba') ve eşya'ları artıp çoğalıyordu. Ni'met ve servetleri mahi-inev (hilal) gibi kemale erişti ve tamamını kabul ettiler. İşbilir adamlar ve namdar/şöhretli gençler/yiğitler o topluluk arasında bir hayli artmış, araç ve gereçleri/ malzemeleri çoğalmıştı. Selçuk öldü ve oğulları kavmin önde gelenleri oldular...
Rahatu's-Sudur
[s.87] Selçuk'un dört oğlu vardı. İsra'il hepsinin büyüğü ve en bilgilisi idi. Ona zulüm yapıldığı için ve Sebük-Tekin oğlu Mahmud'un gadri yüzünden kardeşler ayaklandılar ve akrabalar öç almak istediler, hükümdarlık elde ettiler... İsrail'den sonra Mika'il, Yunus ve Musa Beygu vardı.
Ey uyuyan ve uyandığında bağlı olan; Şüphesiz olaylar seherlerde kapı çalar Başlangıcı güzel olan geceye güvenme; Birçok gecenin sonu, ateş tutuşturur
Reklam
Alp Arslan
Uzun boylu idi, uzun ve ince sakalı vardı. (Öyle ki) ok attığı vakit onu (sakalını) düğümlerdi/bağlardı. Derler ki onun oku asla hedefinden şaşmazdı... Zor ve korkulu zamanlarda (bile) celal sahibiydi... Etrafındaki elçiler ondan çok korkarlar, onun heybeti onları etkilerdi.
Sultan Alp Arslan cihangirlik edip dört bir tarafa sefer yaptı. İlk olarak Pars/Fars'ı aldı. Oradan Şebankare'ye at sürdü ve onlardan pek çok kişiyi öldürüp geri döndü. Derbend-i Hazar'a ve Mülk-i Abhaz'a (Gürcü Ülkesi'ne) ordu gönderdi. Gürcü padişahı Bakrat Giyorg sulh talep edip kızını Sultan'a vermeyi ve her sene vergi ödemeyi kabul etti. Sultan onu (Gürcü prensesi) istemedi ve bir müddet sonra Nizamü'l-mülk'e bağışladı.
Sultan bir gün yüz süvariyle ava çıkmış idi. Düşmanlar, onu yüz nöker'le birlikte yakalayıp esir ettiler. (Fakat onun) Sultan olduğunu bilmiyorlardı. Biri (durumu) Nizamü'l-mülk'e haber verdi. (Nizamü'l-mülk) "Bunu sakın hiç kimseye söyleme' dedi ve hiç kimsenin bargah-ı Sultan'a girmesine izin verilmemesini emretti. Sultan hastadır diye söylentiler çıkardı. (Herkesi inandırmak için) tabiblerle birlikte (bargah-ı Sultan'a) gidip geliyor, Sultan'ın ağzından emirler veriyordu. O esnada o taraftan elçiler gelip sulh talep ettiler. Nizamü'l-mülk "(Sultan) hastadır. Ama (teklifi) kabul/etti." dedi. Elçiler geri dönecekleri zaman "Sizler sulh istemektesiniz. (O halde) neden bizim kullarımızdan (bendegan) bir topluluğu av yerinde (şikargah) yakalayıp hapsettiniz? Onlan geri gönderiniz!' dedi. Onlar (elçiler) gittiler ve durumu (Ermanos'a) açıkladılar. Ermenos onların (esirlerin) hemen geri gönderilmesini emretti. Nizamü'l-mülk ve ümera (onları) karşılayıp yer öptüler. Rumlular bu durumu görünce hayret ve dehşet içerisinde kaldılar. Ellerine geçen fırsatı kaçırdıktan için canları sıkılıp üzüldüler.
Esir Doğu Roma İmparatoru ve Sultan Alparslan
Onu Sultan'ın yanına/huzuruna getirdiklerinde, zatı temiz ve saygıdeğer bir Sultan olduğundan, Melik-i Rum'u karşılayıp gönlünü aldı. Kendisiyle birlikte tahta oturtup özürler diledi ve onun hatırını teskin için gönül okşayıcı hoş sözler söyledi. Ondan sonra sofra kuruldu meclis-i işret ve bezmi nusret hazırlandı/donatıldı. Altın külahlı gümüş bacaklı sakiler, ferahlatıcı kadehleri dolaştırdılar. (Onlar) tasları bırakınca mutriban, güzel şarkılarını (elhan), çeng'in hoş namelerini ve müziği (saz) başlattılar. Bülbül gibi şakıdılar. Irak ve Isfahan nağmelerini, perde-i neva'da avaz-ı berbet'le çaldılar. Şarab-ı erguvani (içip) erganun dinlediler. Neşe veren şarabın dimağları ısıttığı sırada, korku uyandıran haya örtüsü, çehre-i mükalemetten düştü. Sultan Kayser'e "Eğer zafer bu şekilde benim (değil de) senin olsaydı, bana ne yapardın?' diye sordu. Kötülüklerin anasının (sebep olduğu) hiddet, Melik'e tesir edip, edeb sarığı (ikal), aklının elinden gittiğinden "Seni hemen idam ettirirdim" dedi. Sultan "Şüphesiz kalbinde gizlediğin şey, senin başına geldi. Şimdi sana ne yapacağımı düşünüyorsun?' dedi. (Kayser) "Ya öldürürsün ya da bilad-ı İslam etrafında teşhir edeceksin." diye. cevab verdi. (Bunun üzerine) Sultan "Ama ben, senin karşında bana zafer veren; feth ve nusret ikram eden Hak Te'ala'ya şükür olarak, sana, bana yakışanı yapacağım." dedi.
66 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.