Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri

Kolektif

Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri Gönderileri

Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri kitaplarını, Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri sözleri ve alıntılarını, Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri yazarlarını, Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
384 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Yazarın Adı Emrah Orhan KURUGÖLLÜ olup kitap (“Selefîler veTasavvufçuların Görüşler Kitabının Münakaşası”) ismi ile bulunabilir. Seyyid Ali hoşafçının yazdığı “Selefiler ve tasavvufçuların görüşlerine”kitabına reddiyedir. Kitabı alacak veya okuyacak arkadaşların dikkat etmesi lazım.(aksi takdirde hoşafçının kitabını alıp israf edersiniz:)..) Kitabın baskısını bulamadım. İçeriği hoşafçının “TEVESSÜL-İSTİĞASE-TEBERRÜK” ile ilgili kafa karıştıran ve insanları şirke,bi’date sürükleyen yanlış bilgilere delillerle beraber verilen cevaplar niteliğindedir.
Selefiler ve Tasavvufçuların Görüşleri
Selefiler ve Tasavvufçuların GörüşleriKolektif · Yasin Yayınevi · 20091 okunma
Eskilerden bazıları derlerdi ki: “Bugün insanların çoğu tarafından ma’ruf ve güzel görünen nice şey, geçmiştekilere göre münker ve çirkin sayılırdı.” Nice insan, Allah’ı gazablandıracak şeylerle O’nu hoşnut etmeye çalışmakta, Allah’tan uzaklaştıracak şeylerle O’na yaklaşacağını sanmaktadır. Zira bid’atların tamamı süslü ve güzel görünmektedir.”
Reklam
TEBERRÜK
İslam’da “kötülüklere sebep olabilecek ihtimalleri yasaklamak,” ittifakla kabul edilen bir kaidedir. Evliya ve salihlerin bedenleriyle teberrük kapısı açılırsa, velayet ve salahı neyle tesbit edeceğini galiben bilmeyen avam, -memleketimizde de yaygın olan kanaate göre- aklî dengesi yerinde olmayan, cinlenmiş, necasetten temizlenmeye bile güçleri yetmeyen kimselerle teberrük etmeye kalkacak,dinin emir ve yasaklarından uzak, büyücü, deccal ve dolandırıcı şeyhlerin, olağanüstü olaylar gösteriyorlar gerekçesiyle evliya olduklarına karar verip ellerini, ayaklarını, tükürük ve sümüklerini öpüp yalamaya devam edeceklerdir.
“İsnad dindendir. İsnad olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi.”
Hacı,hoca,gavs,Seyyid vss değil vesile olan
“Ey iman edenler! Allahu Teâlâ’dan korkunuz. O’na yaklaşmak için vesile arayın” Müfessirler de,ayette geçen “vesile” kelimesini “kurbet” (yakınlık,yakınlaşma) olarak açıklamakta,“O’na vesile arayın.” ifadesinin, “O’na yaklaştıracak şeyler arayın.” anlamına geldiğini söylemektedirler. Bunun tefsirini de,“Yani ‘salih amellerle,’ibadetlerle,’ ‘taatlerle,’ ‘emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınmayla’ ve ‘O’nu razı edecek işlerle’” diyerek yapmaktadırlar.
Faydalı bir yazı..
Biz inancımızın gereği olarak isteye isteye itiraf ediyoruz.Âlimler ve bizim âlimlerimiz dahil bütün insanlar hata edebilirler. İtiraf ediyoruz. Bir değil birçok konuda hata edebilirler. İmamların hatadan masum oluşu ehl-i sünnetin değil, rafizilerin bir akidesidir. Bizim akidemize göre Nebi aleyhisselam dışında herkes hata edebilir. Ancak hata etmeleri aklen ve şer’an mümkün, vakıa olarak da sabit ve varid diye, bütün söyledikleri hata olabilir sonucu çıkarıp ümmetin hakkında şahitlik ettikleri âlimleri iskat etme yoluna gitmeyiz. İsteyerek itiraf ediyoruz. Savunduğumuz şeyler o âlimlerin görüşleri olmadığı halde biz de hata edebiliriz. Ancak muayyen bir âlimi her görüş ve fetvasında taklid etmenin caiz, hatta vacib olduğunu, biz değil siz söylüyorsunuz. Bizim menhecimizde, Nebi aleyhisselam dışında herkesin sözü alınır da, atılır da... Ayrıca bizde bir sözün alınıp atılması, sizdeki gibi o sözü söyleyenin kim olduğuyla değil, sözünü nereye, ne kadar doğru dayandırdığıyla ilgilidir. Mürşidin önünde gasilhanedeki meyyit gibi, sorma, itiraz etme, karşı gelme ve kabul etmeme, bizim değil, sizin örfünüzde olan bir şey! Biz hiç kimsenin sözünü, “O öyle tecrübe etti, rüyasında öyle gösterildi,ilham öyle geldi, keşif böyle çıktı, ebced buna denk geldi veya yakaza olarak peygamberden böyle telakki etti.” iddiasıyla alıp kabul etmeyiz. Bizim âlimlerimiz, söyledikleri her sözü usulüne uygun olarak şer’i delillerle delillendirmek zorundadırlar.
Reklam
Doğruya Doğru... Hangi Cemaat Şer'i ve Ameli Olarak Vardır?
Öncelikle şunu belirtelim ki; şu zamana kadar yeryüzünde kendilerine Vahhabi diyen bir insan topluluğu görmedik. İkinci olarak, en hayırlı üç nesil olan sahabe, tabiin ve tebe-i tabiine akide, amel ve sulukta intisab etme anlamına gelen Selefilik, şeri ve şerefli bir nisbettir. Şeri hiçbir gerekçeye dayanmadığı halde Nakşibendilik’e intisap edip kendilerini çekinmeden Nakşi diye isimlendirenlerin, şeri bir intisap olan Selefilik’in adına bile tahammül edememeleri doğrusu şaşılacak bir şeydir.
Yasin Yayınevi
Ben Demiyorum...
Ahmed Mahmud Ünlü ise “Cübbeli” lakabıyla meşhur zattır. Ciddiyet ve muruet sahibi herkes, onun bir hoca veya vaiz olmaktan çok bir komedyen veya asrî tabirle stand-up’cı olduğunu bilmektedir. Hem de müşterilerini Allah’ın ayetlerine güldürtecek cinsten! “Ben Allahtan korkmuyorum.” diyen Fatih Altaylı’nın karşısında çıktığı televizyon programında, Allah’ın ayetleri, ahiret, cennet ve cehennem gibi mukaddesatı mizah malzemesi yaparak, Altaylı ve Murat Bardakçı’yı yerlere düşercesine, katıla katıla bu mukaddesata güldürmesi, sanıyoruz tasavvufçular da dahil- kutsal değerlerine hürmet sahibi her dindarın kanını dondurmuştur. Rabıta hakkında yazdığı kitapta “doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima (cinsel ilişki) halinde salih kimseleri düşünmesini” tavsiye edecek kadar aşırıya giden bir evliyaperesttir. (Tarikat-ı Aliye’de Rabıta-i Celile, s.471.)
Yasin Yayınevi
Selefilik şerefli bir nispettir..
Öncelikle şunu belirtelim ki; şu zamana kadar yeryüzünde kendilerine Vahhabi diyen bir insan topluluğu görmedik. İkinci olarak, en hayırlı üç nesil olan sahabe, tabiîn ve tebe-i tabiîne akide, amel ve sulukta intisab etme anlamına gelen Selefilik, şer’i ve şerefli bir nisbettir. Şer’i hiçbir gerekçeye dayanmadığı halde Nakşibendilik’e intisap edip kendilerini çekinmeden Nakşi diye isimlendirenlerin, şer’i bir intisap olan Selefilik’in adına bile tahammül edememeleri doğrusu şaşılacak bir şeydir.
Ahmed Mahmud Ünlü ise “Cübbeli” lakabıyla meşhur zattır. Ciddiyet ve muruet sahibi herkes, onun bir hoca veya vaiz olmaktan çok bir komedyen veya asrî tabirle stand-up’cı olduğunu bilmektedir. Hem de müşterilerini Allah’ın ayetlerine güldürtecek cinsten! “Ben Allah’tan korkmuyorum.” diyen Fatih Altaylı’nın karşısında çıktığı televizyon programında, Allah’ın ayetleri, ahiret, cennet ve cehennem gibi mukaddesatı mizah malzemesi yaparak, Altaylı ve Murat Bardakçı’yı yerlere düşercesine, katıla katıla bu mukaddesata güldürmesi, sanıyoruz tasavvufçular da dahil- kutsal değerlerine hürmet sahibi her dindarın kanınıdondurmuştur. Rabıta hakkında yazdığı kitapta “doğacak çocuğa bereketi sirayet eder ümidiyle kişinin, cima (cinsel ilişki) halinde salih kimseleri düşünmesini”tavsiye edecek kadar aşırıya giden bir evliyaperesttir.(Tarikat-ı Aliye’de Rabıta-i Celile, s. 471.)