Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Selimiye Bir Yokuştur

Oktay Akbal

Selimiye Bir Yokuştur Sözleri ve Alıntıları

Selimiye Bir Yokuştur sözleri ve alıntılarını, Selimiye Bir Yokuştur kitap alıntılarını, Selimiye Bir Yokuştur en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sonunda ayrılmak yazgısı olsa da insanın Hoşçakal dediğimiz gibi; buluşmak da var. Yessenin
(...)Ölüm, canlı bir varlıktır yaşayanların gözlerinde. Yakınlarındadır, arkalarında saklanmıştır, köşeyi dönünce karşılarına çıkacaktır. ( Perde Kapansın mı? )
Reklam
Hele bir öl! Ortadan kalksın varlığın!.. O zaman dev aynalarıdır seni içine soktukları. Karşılarına alırlar, sen misin, başkası mı, aldırmazlar. Mektupların ellerindedir, yazdıkların, kitapların, okudukların, yarım bıraktıkların, işte o buydu dedirtir. Hele giysilerin, pantolonlar, ceketler, kravatlar da bir değerlendirme aracıdır. Her şey, geride bıraktıkların ellerindedir, göremezsin, ses çıkartamazsın, ben senin, sizin bildiğiniz adam değilim, diyemezsin. Sen çok uzaktasın, gökte mi yerin dibinde mi, yoksa bir uzay yıldızında, daha keşfedilmemiş, gözlerle, dürbünlerle bile görülmemiş bir yerde… ( Sen Kimsin Sen )
(...)Kâğıda dökülmez bazı şiirler! Sonsuza kadar kalır belleklerde. Yapışmış bir böcek... Anılarda yitip gidene kadar... ( Nar Çiçekleri )
(...)Aynalar yüzümüzü gösterir. İçimizi gösterebilecek ayna var mıdır? Röntgen diyeceksiniz. Tutulmuş bir projektör, yüzeyde kalır, derine inemez. Size gösterdiği bir çeşit kandırmacadır. ( Sen Kimsin Sen )
(...)Bir sevdiğim vardı. Sevdiğimi sandığım… Bir gün alıp Boğaz’da güzel bir yere götürdüm. Tepeden seyrediyorduk gelip geçen gemileri… Bir şiir kitabı almıştım yanıma, onu okumak istediğim dizeler vardı. Birer bardak şarap içtik. Açtım kitabı, istediğim sayfayı ararken “Bırak onu şimdi” dedi… Yaklaşıverdi. Başını omzuma koydu. Elimi tutup dudaklarına götürdü. “Niye geldik buralara kadar?” dedi. Birden koptum, kendimden, ondan! Başka biriydi yanımdaki… Elimi çektim ellerinden, başını da ittim. “Tam sana bir şey okuyacaktım, hazırlanmıştım, yerini bile çizmiştim” derken, o kitabı itti öteye… Bir anı işte!.. Belleğime yapışmış duran bir zaman parçacığı… Sonra o gitti, başkaları geldi, o da gitti, yine başkaları… Değiştikçe, hepsi bir tek insan oluyorlardı. Mahallede, okulda, sokakta, işyerlerinde, tekdüze, tek anlam, tek özlem!.. ( Bellek Bir Düşman… )
Reklam
Küllük kahvesinde oturuyordum. Bir şeyler yazıyordum. “Sen nerdesin?” dedi bir ses. Baktım Hüsnü. Bıyıklar, sakallar, sesi, bakışı bir başka, Hüsnü… Yanıma geldi. “Okuyorum yazdıklarını, boşuna” dedi. Marx’ı, Engels’i, Lenin’i mi anımsattı. Öyle geldi içimden. Bir ihtilalci, toplumu değiştirmek isteyen, her şeyi göze alarak… Küçümsedi beni! Anladım Gorki’ler yetmemiş! Bir öncü, bir lider, bir kahraman olmuş Hüsnü. Namazdan, camiden solun öncülüğüne, oradan da hapisliklere, bile bile kaçınılmaz yenilgiye… ( Mahmutpaşa’da Devrimci )
Şu yaşamda en kolay iştir ölmek Asıl güç olan yepyeni bir yaşama başlamak. Yesseni’nin arkadaşı Mayakovski
İstanbul’un kenar semtlerini hep sevmişimdir. Karagümrük, Edirnekapı, Aksaray, Fatih... Gerçek İstanbul olan yerler! Oysa daha çok Kadıköy’de, Erenköy’de yaşadığım halde.(...) ( Önce Bir Sözlük! )
Yaş altı-yedi! A’ları B’leri söküyorum. Akşam, Cumhuriyet gazetelerinin başlıklarında. Daha ötesini bir okusam, kim bilir neler bulacağım, nelerle karşılaşacağım, bir evren açılacak yanı başımda diye kuruyorum... ( Bir An İçin )
Reklam
(...)Bitmemiş aşklar gibidir yarım kalmış yazılar. Hele kimsenin bilmesini, okumasını istemediğiniz öyküler. Zorla koparılmak istenen bir parçanızmış gibi... ( Sarı Defterli Adam )
Çiçekler bana bakıyor, tek tek ellerini uzatıyor. “Gitme kal, gitme bizden öteye.” Doğa bugünlük bize izin verdi, ama yarın? Sen yaşa, yaşat onları da, kendini de… ( Nar Çiçekleri )
(...) Yokuşun başına indiğimde baktım Hüsnü, sırtında yeni malları yüklenmiş, yukarılara koşuyor. Bilmem kaç dükkânı, mağazası olan patronuna… Hem kendiyle hem çevresiyle döğüşe döğüşe geçtiği bir zaman tünelinin son ulaştığı yeni yere doğru… ( Mahmutpaşa’da Devrimci )
Kimse kendini bilmez. Kişi bir bilmeceye benzer. Başkaları onu çözdüğünü sanır. Sen öylesin, böylesin, der. Üstüne bir şeyler yapıştırır. Düşüncelerini senden daha iyi bildiklerini sanır. O, bunu beğenirdi, şunu severdi, iyilik diye bildiği ya da iyilik saydığı kötülüktü!.. ( Sen Kimsin Sen )
Bir sözcük ver, sana bir güzel şiir yazayım, derdi bir şair arkadaşım. Yazardı da… Bana kimse bir sözcük vermedi. Ben aradım, bulduğumu sandım. Öylesine uydurdum. Bir yaşam kattın. Yoktu öyle bir isteğim, kendiliğinden olur kimi şeyler… Bu öykü de. Bir roman da.… Hepsi bir sözcüğe sığar… Bütün bir yaşamın anlamı da… ( Önce Bir Sözcük )
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.