"Kitabı (Sevgilim Ölü Asker) kapatınca, bir zamanlar üzerinde birlikte yaşayan iki toplumu da aynı acımasızlıkla ezmiş böylesine büyük bir felaketin, küçük bir adaya nasıl sığdığını düşünmeye koyuldum. Genç bir insan, 16 ile 25 yaşları arasında memleketinin bu tarif edilmesi imkansız acılarını şiire dönüştürdü. Savaşın dehşeti, Mehmet Yaşın'ın sesini erkenden olgunlaştırdı... Nedensiz yere paramparça edilmiş bir dünyanın görüntüsünden tiksinen, yapay düşmanlıklar ve aşılanan kinlerle kuşatılan şair, gençliğini yağmaladıkları ve onu zorbalığa teşvik ettikleri için duyduğu ateşli isyanı bir şiir olarak fırlatıyor." -Petros Hronas (Yunanistan)-
..."sessiz asker" diye çağırırdı arkadaşları iç cebinde küçük bir kuran boynunda okunmuş muskası cennete gidecekti vurulduğu an.
tanrı bir avuç kül halinde buldu ölüsünü kuran ile muskayı göremedi diye sanmayın onu cennete götürmedi. iç geçirdi tanrı: -- böylesine acı ölümle ölen insan, cennete gider mutlaka cennetim olsa...
Kıbrıslı bir asker kederli türküler söylüyordu yalnız başına yaşayan dağlardan çok uzak yıldızlara sesleniyordu
yükseliyordu hep aynı ezgi yükseliyordu karanlıkta ağlayan bir ağıt inleyen yakarış gibi.
Kıbrıslı bir asker kederli türküler söylüyordu hiç bir zaman öpülemiyecek bir sevgiliydi çağırdığı adları unutulmuş özlemlerden söz ediyordu
belki onun türküsü, küçük bir askerin çalınmış gençliğiydi kimbilir belki, hiç yaşanmamış bir hayattı anlattığı.
Kıbrıslı bir asker kederli türküler söylüyordu tel örgüler üzerinde yaralı bir kuş ötüyordu duydum onu yüreğimin en derin yerinde sesi çırpınarak yıldızlara uçuyordu
Söyle kederli türkünü küçük asker, söyle aksın gözyaşlarımız bu hazin ezgilerle gözyaşlarımız yıkasın, kardeş kanına bulanan ellerimizi silsin savaşın ve aldanışın izlerini gözyaşlarımız temizlesin bizi.
"Kitabı (Sevgilim Ölü Asker) kapatınca, bir zamanlar üzerinde birlikte yaşayan iki toplumu da aynı acımasızlıkla ezmiş böylesine büyük bir felaketin, küçük bir adaya nasıl sığdığını düşünmeye koyuldum. Genç bir insan, 16 ile 25 yaşları arasında memleketinin bu tarif edilmesi imkansız acılarını şiire dönüştürdü. Savaşın dehşeti, Mehmet Yaşın'ın sesini erkenden olgunlaştırdı... Nedensiz yere paramparça edilmiş bir dünyanın görüntüsünden tiksinen, yapay düşmanlıklar ve aşılanan kinlerle kuşatılan şair, gençliğini yağmaladıkları ve onu zorbalığa teşvik ettikleri için duyduğu ateşli isyanı bir şiir olarak fırlatıyor." -Petros Hronas (Yunanistan)-