«Senin için kuşkusuz kötü olan zamanı iyi günler diye andığım için
bağışlamanı dilerim. Ama her zaman sende yaşıyordum. Yalnız benimdin. En çok sevilen varlık, hem arkadaştın benim için.»
**İksirini dudağının sevgi yüklü senin,
Değişmem gecelere, afyona bir gün bir an.
İsteklerim yönelince sana kervan kervan,
Can sıkıntılarıma sarnıç olur gözlerin.**
Maurice adasında üç hafta kalan ve orada kara derililerce tutulan ozan, başka bir gemiyle dokuz ay sonra Paris'e döndü (Şubat 1 842). Bu yolculuk onu yeni kararlar almaya yöneltti:
Bundan sonra yazınla uğraşacak, erginlik yaşına erer ermez (21 yaş) ayrı yaşayacak ve Paris'in çeşitli yerlerinde bulunan bekar odaları artık onu bekleyecekti.
Daha sonra kara derili, kara saçlı, doymak bilmez uzun boylu melez kadına, Jeanna Duval'e tutulacak, ak kadınlardan büsbütün soğuyacaktı. Annesi de bir ak kadındı bağlanıp kıskandığı. Duval'le birlikte yaşadığı yirmi yıl sürece hiçbir ak kadınla buluşmadığı söylenir.
Jeanne onun için tanrıça, havana kokulu güzel, kara böğürlü cadı, geceler çocuğu, kehribar gözlü yontu, tunç alınlı melek dudaklarının tadını hiç bir şeye değişmez!
Ya gözleri! Ozanın can sıkıntılarına sarnıç olur. Bu azılı şeytanı, onun gücünü kırmak için insanın elinde mi Prosephine olmak?
**Çok zaman gemiciler durup eğlenmek için
Tutar albatrosları, deniz kuşlarını,
Tuzlu uçurumlardan kayan gemilerin
Ardındaki yorgun yol arkadaşlarını.**
Charles 1 830'da Louis-le-Grand Koleji'ni bitirdi. Üvey babası onun için diplomasiyi düşündüyse de, o ozan olmayı istiyordu. İçine düştüğü başıboş yaşamdan uzaklaştırmak amacıyla, Aupick'le onu Bordeaux'dan Calcutta'ya giden bir gemiye bindirdi (Haziran 1841).
Yolculuğunda, gemicilerin yakaladığı deniz kuşu, albatrosla eğlenmeleri (bu acıklı olay) onu çok etkiledi:
İksirini dudağının sevgi yüklü senin,
Değişmem gecelere, afyona bir gün bir an.
İsteklerim yönelince sana kervan kervan,
Can sıkıntılarıma sarnıç olur gözlerin.
**Bir seni öveceğim , seni türkülerimde:
Bir tatlılığın yalnız, senin dünyalar değer.
Meleklerin kokusu var incecik teninde
Gözlerin giydirir pırıl pırıl giysiler.**
Belçikalı, zengin bir bankacının odalığı Madame Sabatier'nin Frochot sokağındaki yazın toplantılarına katılıyor, ona adsız sevi şiirleri gönderiyordu. Onun alımlı güzelliği şiirlerine bütün görkemiyle işlenir.
Bu sevi ürperişlerinde yapmacık bir duyguya rastlanmaz. Ozan bütün içtenliğiyle seslenir.