(.....) adama sosyalizmi anlatmaya başladığınızda burnunu çekip diyordu ki: "Beni ilgilendirmez, ben bireyciyim!" Sonra da tutup size sosyalizmin "vesayetçilik" olduğunu ve başarılı olduğu takdirde dünyadaki ilerlemenin duracağını söylüyordu. Böyle anlıyordunuz; çünkü hayatları kapitalizm tarafından güdük bırakılmış ve artık özgürlüğün ne demek olduğunu bilmeyen böyle milyonlarca kandırılmış zavallı enkaz vardı. Onbinlerce kişinin koyun sürüsü gibi toplaşıp bir büyükbaşın emirlerine itaat etmesini, adama milyonlarca dolarlık servet kazandırmasını, sonra adamın kütüphaneler yaptırıp onları uyutmasına izin vermesini cidden de "bireycilik" sanıyorlardı; ama sanayiyi ele geçirip istedikleri gibi kullanırlar ve kendi kütüphanelerin kendileri yaparlarsa bunun adı "vesayetçilik" oluyordu.
...... sadece konservelik hayvan kesimi yapan yerdeki Litvanyalı sığır kasabı vardı mesela; adamın oraya gelen hayvanlara dair anlattıkları bir Dante ya da Zola romanına yaraşırdı. Konservesi yapılacak yaşlı, sakat ya da hastalıklı sığırlar bulmak için bütün ülkede ajanları vardı şirketin. Bazı sığırlar bira fabrikalarının artığı "viski maltı ile" beslendikleri için adamların "çıbanlı" dediği
türe dönüşüyor, yani bütün vücutları çıbanlarla doluyordu. Bunları öldürmek pis bir işti çünkü bıçağınızı geçirdiğinizde çıbanlar patlıyor ve les kokulu pislikler suratınıza sıçrıyordu; insanın kolları kanla kaplıyken, elleriniz kana batmışken, yüzünüzü nasıl silecek, görebilmek için gözlerinizi nasıl temizleyecektiniz? İspanyolların kurşunlarından daha çok sayıda Birleşik Devletler askeri öldürmüş olan "mumyalanmış etlerin" içinde bu türden şeyler
vardı; üstelik orduya verilen şeyler yeni konservelenmemiş, yıllardır depolarda yatan eski etlerden yapılmıştı.
O sıralarda Amerika’da sosyalizm fikrine herkes gülüyordu; Amerika’da herkes özgürdü zaten! Siyasi özgürlük maaşlı köleliği daha katlanılır kılan bir şeymiş gibi! ...