Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Pışpışlanan Çocuklar, Helikopter Ebeveynler Ve Diğer Sahte Krizler

Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi

Alfie Kohn

Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi Gönderileri

Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi kitaplarını, Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi sözleri ve alıntılarını, Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi yazarlarını, Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bize ihtiyaç duymasına ihtiyacımız olduğunda değil , kendisinin bir ihtiyacı olduğunda yanında bulunacağımızı da bilmelidir. Bu destek çocuklarda güvenlik duygusu yaratır. Keşfetmeye, fikirlerini savunmaya, bazen hatalar yapabildiklerini kabul etmeye ve otoriteyi sorgulamaya daha yatkın olurlar. Alışılmadık yanıt ve tepkilerini gerçekten memnuniyetle karşıladığımızı açık biçimde ortaya koymamız ve söylediklerimize kafa tuttukları zaman savunmaya geçmekten kaçınmamız gereklidir. Aslına bakarsanız, karşı savlarını (onlara katılmasak bile) nasıl olabildiğince ikna edici şekilde savunacakları konusunda da çocuklara yardım etmeliyiz. Amacımız tartışmayı kazanmak değil, çocukların kendi başına düşünmesini ( ve bunu gittikçe becerikli biçimde yapmasını) sağlamaktır.
Kişinin bolca sempati veya empati sahibi olmasına karşın bunlar doğrultusunda hareket etmemesi de mümkündür. Çünkü bazı durumlarda başkalarına yardım etmek için belli bir miktarda özgüvene gerek duyulur.
Reklam
Söylenen hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmiyorlar. Sürekli 'Neden' diye soruyorlar. Katelyn'in de fark ettiği üzere bu eğilim herkes tarafından hoş karşılanmaz. Otoritesi sorgulanan kişiler bir yana, tepkisizce duran insanlar da sesini yükseltenlerden bazen rahatsız olurlar. Ama insanlar sessiz kaldığında, uzun vadede alınacak sonuçlar ve demokrasinin geleceği karanlık olacaktır. Hiç kimsenin sorun yaratan veya düzen bozan kişi olmayı istemediği yerde gücün suiistimal edilmesi kaçınılmazdır.
İtaat konusuna yönelik incelemeler şunu bulgulamıştır ki, ebeveyn otoritesine direnç göstermek, çoğunlukla sağlıklı bir psikolojik özerkliğe işaret etmektedir. Daha yeni araştırmalar ise söz konusu bulguyu doğrulamış ve ''yürüme çağındaki isyankar çocukların (...) itaatkar yaşıtlarına göre ortalamada çok daha iyi geliştiğini ortaya koymuştur.
Oranla güçsüz gruplarda yer alan çocuklar ve yetişkinler, hayır demeyi bir kenara bırakın, neden diye sormaktan bile caydırılmaktadır ( bunun son derece meşru bir soru olacağı hallerde bile). Sorun çıkaran kişi olarak nitelenmenin sonuçları, etnik arka planı veya sosyal statüsü nedeniyle zaten burun kıvrılan kişiler açısından daha vahim olabilir. Bu nedenle uysal uysal boyun eğerler ve belli kişilere ayrıcalık tanıyan bir sistemi meşru göstermeye yönelik ahlaki gerekçeleri sorgulamak yerine bu ayrıcalıklara sahip kişilerin yanında yer alırlar. ( Çocukları şikayet etmekten caydırmak elbette adaletsiz sistemlerin sürdürülmesine de yarar)
Kapınızın hemen dışında öyle siyasi ve toplumsal gerçekler var ki, en düşük ahlaki kabul standardının bile altında kalıyorlar. Halk böyleyken, her şeyin olduğu gibi kabul edilmesi gerektiğini vicdanımızı sızlatmadan çocuklara öğretmemiz mümkün müdür? Hayır. Yapmamız gereken, çocukları statükoyu incelemeye ve hangi kurum ve geleneklerin değişmesi gerektiğini düşünmeye davet etmektir. Dünyaya itiraz etmelerini, '' cevap vermelerini'' sağlamaktır.
Reklam
Zihinsel gelişim, hiçbir şeyi göründüğü gibi kabul etmemekle ve söylenenleri olduğu gibi yutmamakla olanaklıdır. Alışılmış görüşün hatalı olabileceği ihtimalini her zaman göz önünde bulundurmalıyız.
Her yerde Robert Frost şiirindeki komşuyu, ''babasının sözünden çıkmayan'' adamı anımsatan insanlarla karşılaşıyoruz. Ebeveynlikle ilgili alışkanlıklarını veya inançlarını sorguladığınızda, aşina oldukları değerleri eleştirel bir gözle incelemeleri olanaksızmış gibi ve tartışmayı sonuçlandırdıklarını sanarak hemen yapıştırdıkları yanıt şu oluyor: ''E, biz böyle gördük ailemizden.''
Çoğu öğrenci yetkiyi elinde tutan kişileri memnun etmeye pek hevesli görünmekte, alışıldık yapıları sarsmak konusunda ise çekingen kalmaktadır. İtaat salgını her yere yayılmıştır.
Sayfa 206Kitabı okudu
Çocuklarımızın nasıl insanlar olmasını istiyoruz? Mevcut düzeni sorgulayacakları, saçma sapan uygulamalara tepki göstereceklerini, adaletsizliğin kol gezdiği okul okul ve işyerlerinde değişikler yapılması için taleplerde bulunacaklarını mı umut ediyoruz? Yoksa asıl amacımız kendilerini ne tip bir ortamda bulurlarsa bulsunlar ona uyum sağlamaları mı?
Reklam
Yapmamız gereken, hangi kuralların, neden uymaya değer olduğunu çocuklarla tartışmaktır.
Teşvik etmek istediğim belli oranda skeptisizmdir, yani güç makamlarını işgal eden kişilerin her söylediğini otomatik olarak kabul etmemektir. Olay ve olguları sorgulamak, aslında nasıl olması gerektiğine dair düşünceler de yaratır. Bir skeptik, önemli değerlerin (örneğin dürüstlük, sevecenlik veya hakkaniyet) hiçe sayılmasından ötürü rahatsız olabilir ve direnç göstermeye başlayabilir. Bir kinik ise pasif ve apolitiktir, aktivizmi anlam diyerek bir kenara süpürür ve kendi çıkarları dışında hiçbir şeye inanmaz.
Yalnızca başkalarının fikirlerini eleştirmek aşırı gurura ve kişisel gelişimin durmasına neden olur; yalnızca kendi fikirlerini eleştirmek ise kararsızlığa kararsızlığa ve çekingenliğe yol açar.
Ben itaatten daha farklı bir yöntem önermek istiyorum: Çocukları, başkalarının gereksinim ve haklarına odaklanmaya, insan yaşamını iyileştirmeyi engelleyen uygulama ve kurumları yakından incelemeye, anlatılanları sorgulamaya ve kuralları arada sırada çiğneme teşvik edin.
UCLA nörobilimcilerinden Matthew Lieberman demektedir ki, ''öz kontrol, bizim çıkarlarımızdan daha ziyade, toplumun çıkarlarına hizmet ediyor olabilir.'' Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta var: Eğer ''toplum'' demek ''diğer insanlar'' demekse, güdülerimizi dengeleyip düzenlemeye yönelik ahlaki bir sorumluluk hissederiz, çünkü bundan herkesin yarar sağlayacağını düşünürüz. Ama ya söz konusu yararlar çevremizdeki insanlar yerine yukarılara, güç sahibi kişilere daha çok dokunuyorsa? Aşırı kontrol altındaki insanlar sessiz bir çaresizlik içinde yaşar ve fazla sorun çıkarmazlar. Zaten bu yüzdendir ki bölümün başındaki o ürkütücü ifadeyi ( çocuğu dahili bir nezaretçiyle donatmak) kullanan toplumbilimciler, söz konusu yaklaşımın ''yalnızca kontrol edilen değil, öz kontrol de uygulayan bir işgücü ve vatandaş grubu'' yaratmakta çok işe yaradığını ifade etmişlerdir.
131 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.