Öne Çıkan Sınır Kapısındaki Deniz Kızı Gönderileri
Öne Çıkan Sınır Kapısındaki Deniz Kızı kitaplarını, öne çıkan Sınır Kapısındaki Deniz Kızı sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Sınır Kapısındaki Deniz Kızı yazarlarını, öne çıkan Sınır Kapısındaki Deniz Kızı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Erhan İdiz bizleri gerçekleri yansıtan bir yola çıkarıyor, göçmenlerin hikâyelerine tanıklık etmemizi sağlıyor. Gerek ülkemizde gerekse uluslararası alanda bir problem teşkil eden mülteci ve göç konusu hâlen gündemimizde, olmaya da devam edecek.
Erhan İdiz' i yazmış olduğu birkaç dergiden ve bir de sosyal medyadan tanıyorum. Kendisinin
Sözün Başladığı Yer adlı kitabın yazarı olduğunu da biliyorum. İnsan hikâyelerine önem veriyor ve bu alan da da çalışmalar yürütüyor.
Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısım, Afgan göçmenlerin hikâyelerini konu ediniyor. İkinci kısım ise göçe dair akademik bir özeti kapsıyor.
Üslup olarak bakacak olursak eğer akıcı ve merak uyandıran bir anlatım olduğunu görebiliriz. Ek olarak ise kısa bir sürede bitirebileceğimiz kitaplar arasında yerini alabilir.
Mülteciler ve göç dikkat kesilmemiz gereken meselelerden. Yanı başımızda bulunan insanların neler yaşadıklarını, hangi yollardan geçtiklerini ve nasıl muamelelere maruz kaldıklarını kitapta bulabiliriz.
Önyargılarımızı bir kenara bırakıp Erhan İdiz' e kulak vermeliyiz. Kitapta aktarılanlar acı ve bir o kadar da gerçek.
Kitap genel itibariyle güzeldi, beğendiğimi dile getirebilirim. Güzel bir çalışma olmuş. Sizlere de tavsiye ederim.
Akademik çalışmanın kitapta yer edinmesi de elbette güzel olmuş.
“ İnsan yola düşünce ne çok dökülene rastlıyor. ”
"Coğrafya kaderdir." sözünü iliklerimize kadar hissettiğimiz bir kitap ile karşı karşıyayız. İşgal, ölüm, eğitimsizlik, cehalet ve fakirlik; halkın üzerine yapışan ve çıkarılması zor olan bir leke gibi Afgan halkını terk etmek istemiyor. Yüz ölçümünün büyük bir kısmını dağların oluşturduğu Afganistan'ın zorlu coğrafi şartları sanki
Savaştan kaçtığınız bir dünyada hiçbir şeyden şikayet edemezsiniz. İnsanlar sizi rahatça dövebilmek ve söylendikleri her işi yaptırmak isterler. Çoğu zaman diğer işçilerden artakalan yemeği önünüze koyup buna şükretmenizi söylerler. Onlara göre yazın güneş ya da kışın kar altından çalışmaktan şikayet etmek nankörlüktür. Göçmen olduğunuz yerde en kötü şey, merhametsiz insana denk gelmektir. İşte o zaman her istediğini yaptırırlar size. Biz başkalarının insafına göre yaşamak zorundayız. Onların merhametine göre yer, içer, uyuruz.
İnsan, kaderini de beraberinde taşır. Ülkenizde savaş varsa onu da yanınızda götürürsünüz. Canınız kurtulur belki ama insanlar yeryüzünün her yerinde o savaşı hatırlatır size. Eğlenmenizi, diğerleri gibi davranmanızı yadırgar. Yas evindeki ölü sahibi gibi sadece ağlamanız beklenir. Aradan kırk yıl geçse de aynı acıyla susmalısınız. Özgür olmanız mümkün değildir. İki ölümden birini seçmek zorundasınız: Ya ülkenizde kalıp ölmek ya da ülke dışına çıkıp toplumun sizi ruhen öldürmesini beklemek.