Batini halvette olan, Kibir, kendini beğenme, cimrilik gibi kötü huyları kendi isteği ile kalbine koymaz. Halvet sahibinin kalbine bu tür kötü huylar girince, onun halveti, kalbi ve kalbindeki Salih ameller ile ihsan bozulur. Böylece kalbi bütün faydalı şeylerden mahrum kalmış olur. Allahû Teala: "gerçek şu ki, Allah bozgunculuk yapanların (müfsitler) işini asla ileri götürmez." (Yunus, 10/81) buyurur. Kendisinde yukarıda sayılan mefsedetlerden bulunan herkes, müfsitlerdendir(bozguncu). Ne kadar, zahirde, salihler suretinde olsa da.
Halvet ve uzlet, zâhir ve bâtin olarak iki şekilde olur. Zahiri halvet, nefsini (arzularından) tecrit etme ve bedenini insanlarla muameleden alıkoymadır. BÖYLECE, KÖTÜ HUYLARI İLE İNSANLARA ZARAR VERMEMİŞ ve nefsin alışık olduğu şeyleri terk etmiş olur.
Hz. Peygamber şu iki hadisinde niyetin önemini dile getirmektedir: "Ameller, niyetlere göre değerlendirilir..."; "Müminin niyeti, amelinden daha iyidir. Fâsıkın niyeti ise, amelinden daha kötüdür." Zira ameller, niyet üzerine bina edilir.