Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Siyasal Çatışma ve Uzlaşma

Siyasal Sistemler

Ahmet Taner Kışlalı

Siyasal Sistemler Gönderileri

Siyasal Sistemler kitaplarını, Siyasal Sistemler sözleri ve alıntılarını, Siyasal Sistemler yazarlarını, Siyasal Sistemler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadınların başlarını örtmeleriyle ilgili geleneğin çıkış noktası, İslam dininden çok öncelere gitmektedir. Sümerlerde "kutsal fahişe"lerin sokak kadınlarından ayrılmaları için başlarını örtmeleri zorunluydu. Daha sonra evli ve dul kadınlar da bu sınıfa sokuldu ve bu gelenek önce Museviliğe sonra Hıristiyanlığa girdi. Rahibeler kendilerini belli etmek için kara bir çarşaf giyiyorlardı. Dindar kişiler de kiliseye ya da sinagoga girerken başlarını örtüyorlardı. Müslümanlıkta bu kural, "özgür kadınlar"ın yine Müslüman olan cariyelerden ayırt edilmesi amacıyla, İslam dininin doğuşundan on beş yıl sonra konuldu. Üçgen biçiminde bağlanan İran kökenli türban ise, İran'da Müslümanlıktan önce var olan Zerdüşt dininin bir uzantısıydı ve Zerdüşt rahibelerinin başlarını kapama biçimini yansıtıyordu.
Laiklik dini devre dışı bırakmak anlamına gelmez, din adına baskı yapmak zor kullanmak isteyenleri devre dışı bırakmak anlamına gelir.
Reklam
Örneğin Osmanlı Devleti, başka dinden olanlara belirli bir hoşgorü gösterip, kendi dinlerinin gereklerini yerine getirmelerine izin verdigi halde, Müslüman Türk halkına aynı hoşgörüyü göstermemiştir. On beşinci yüzyıl ortalarından başlayarak, Osmanlı İmparatorlugu'nda Türkçe Kuran "günah" sayılıp yasaklanmıştır. Oysa Türk Müslümanlarının büyük çoğunluğunun bağlı olduğu varsayılan Hanifiliğin kurucusu Imam-Azam Ebu Hanife'ye göre, Kuran'ın çevirisi de Kuran sayılmaktadır. Ve Tanrı Kuran'da şöyle demektedir: Sen Arap olduğun için biz bu kitabı Arapça indirdik. Biz her topluluğa kendi diliyle seslenen bir görevli gönderdik. Biz bu kitabı size okuyasınız, anlayasınız, buyruklarımıza, yasaklarımıza göre davranasınız diye gönderdik. Buna karşın Müslüman Türk halkı, Kuran'ı Türkçe olarak okuyup öğrenebilme olanağına, ancak laik cumhuriyet döneminde sahip olabilmiştir.
Duraklama dönemiyle başlayan ve gerileme dönemiyle güçlenen bir süreç içinde, dinci güçler siyasal iktidara egemen olmaya başladılar. Toplumda gerilikten kurtulmak, çağa uyum sağlamak için atılan her adım karşısında din adına karar veren güçleri buldu. Atatürk'ün önderliğindeki Türk devrimi ile de, laiklik ilk kez bir İslam ülkesine girmiş oldu.
"Kuran'da hukuksal hüküm bildiren sadece elli kadar ayet vardır, gerisi ahlak kurallarıdır. Bu nedenle bu kadar az hüküm, peygamber zamanında bile yetmemiş, peygamberin kendisi de kural koymuş, görevli olarak Medine dışına yolladığı arkadaşlarına da, Kuran'da ve sünnette örnek bulunmazsa, kendi görüşleri dogrultusunda hüküm vermelerini önermiştir."Şeriat" denilen din hukuku sadece evlenme, boşanma ve nafaka gibi konuları, yani aile hukukunu içeriyordu. O konuda bile Kuran sadece ana hükümleri koyuyor, ayrıntı getirmiyordu.
Laiklik, toplum ve devlet yaşamının akla ve bilime dayatılmasıdır.
Reklam
Gençler "daha iyi bir dünya" isterken, onlara bu umudu sadece "dinci güçler" veriyordu.
"En büyük eksiğimiz bizde bir Mustafa Kemal Atatürk'ün çıkmamış olmasıdır." Muhammed Budiaf
"Bilim ve din arasında herhangi bir çelişki yok. Tam tersine, bilimsel buluşlar Tanrıbilimi (ilahiyat) güçlendiriyor. Bilim olayların nasıl meydana geldiğini sorarken, Tanribilim olayların niçin meydana geldiğini araştırıyor. Tanrı inancı, bilim ve din arasında bir seçim yapmayı gerektirmiyor."
Dünyada bilimden başka hükümdar olmamıştır, halen yoktur ve gelecekte de olmayacaktır... Esasında gerçek bir mümin, dininin tüm ahlakı ve bilimleri içerdiğine inandırılmış olduğu için, kendisini ona sımsıkı bağlar ve ötesine geçmek için hiçbir çaba harcamaz. Tümüyle ona sahip olduğuna inandıktan sonra, gerçeği aramanın ne yararı olacaktır? Bundan dolayı da bilimi hor görmektedir.
194 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.