Ayrıca, İslâm hukukunun her sahası onun "öbür alem" merkezli bir hukuk sistemi olduğunu açık seçik gösterir. Çünkü kaynağı "vahy" dır. Bu itibarla bir İslâm ülkesi vatandaşı olan bir müslümanın özel hayatını düzenleyen hukuk kuralları tamamen özgün ve ona has hukuk kuralları olacaktır. Zira İslâm hukukunun gayesi, toplumun, hangi yolla sağlanırsa sağlansın, huzurlu değildir. Diğer bir deyişle İslâm; kötülüğü dünya ölçüleriyle almamız halinde bile kötülük yapamayacağı için yapmayan, başkalarının hukukuna hukukî müeyyidelerle saygı gösterme zorunda olduğu için saygı gösteren insanlardan oluşan bir toplum he deflemez. Aksine bunlar asıl hedef için birer vasıtadan ibarettir. Bu yüzden onun kendi toplumunda evlenmesi boşanması, miras taksimi, eş yadaki hakimiyet ve tasarrufları, mal itibar edip aldığı-sattığı şeyler ve alım-satımı, akidleri sahih, fasit ve batıl diye ayırışı, sosyal güvenlik hu kuku, çalışma esasları, vatandaşlarının darlar arası (Dâr-ı İslâm, dâr-ı harp, daâr-ı sulh) ilişkileri hep kendine has ve kendi inisiyatifinde olan ve başka şekli kabul edilemeyecek hukuk normları ile tespit edilmiştir. Bu normların esasını nasslar teşkil eder ve "mevrid-i nassta içtihada mesağ yoktur"