Ebu Yeizid-i Bestami (ks) der ki: Otuz yıl sabırla ibadete devam ettim. O ara bana hatiften denildi ki:
Ey Ebu Yezid ! Allah'ın hazineleri, gök ve yerde bulunanların ibadetleriyle doludur. O'na ulaşmak istersen, boyun eğmen ve muhtaç halde olman gerekir.
işte bundan sonra Ebu Yezid Bestami (ks) 'Kullukta en önemli şey boyun kırıklığıdır.' derdi.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki;
"Lailaheillâh'ın ehline kabirde dehşet ve vahşet yoktur. Onlar cennete gülerek (sevinçle) gireceklerdir."
İmâm- Rabbâni (kuddise sirruhu) birinci cilt yetmiş üçüncü mektubunda buyuruyor ki:
"Kendisiyle amel edilmeyen bir ilim, sahibinin aleyhine bir hüccettir."
Bu manada Rasûlüllâh Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü insanların en şiddetli azaba uğrayanı Allah'ın kendisine ilimden fayda vermediği kimsedir."
Cüneyd-i Bağdâdi Hazretleri rüyasında Mevlâ Teâlâ'yı gördü:
"Ya Rabbi! Sana nasıl geleyim?" diye sordu.
Mevlâ Teâlâ:
"Nefsini terket ve Bana gel!" buyurdu.
"İmanını taze eyle, sadece lisan ile değil,
Ey gizlice nefsinin hevasını tazeleyen,
Nefsinin arzuları taze olduğu müddetçe, îman taze değildir,
Hevâ, o kapının kilidinden başka bir şey değildir."
Cafer-i Sıddık (radıyallâhu anh) halvete çekilmiş, evinden dışarıya çıkmaz olmuştu. Evliyanın büyüklerinden Süfyan-ı Sevri ona gelip:
"Ey Rasûlüllâh'ın torunu! İnsanlar bereketli nefsinizden, faydalı sohbetinizden mahrum kaldı. Niçin uzlete çekildiniz?" deyince şöyle buyurdu:
"Şimdi böyle gerekiyor. Zaman bozuldu, dostlar değişti. İnsanlar arasındaki dostluk, vefa görünüşte kaldı, kalpler akreplere doldu, onun için, pek dışarıya çıkamıyorum" diyerek şu beyti okudu:
"Zamanımız sükût etme, evlerden ayrılmama, hiç ölmeyen Hayy ve Kayyum olan Mevla'yı zikretmeye devam etme zamanıdır."