Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Sonsuza Tanıklık

Emmanuel Levinas

En Eski Sonsuza Tanıklık Gönderileri

En Eski Sonsuza Tanıklık kitaplarını, en eski Sonsuza Tanıklık sözleri ve alıntılarını, en eski Sonsuza Tanıklık yazarlarını, en eski Sonsuza Tanıklık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dil ve anlam ilişkisi
Anlamak, bir tikel varolana evrenselin bilgisiyle yaklaşmak, olanı içinde bulunduğu açıklığın ötesinde, varlığın ufkunda anlamaktır.
Sayfa 20 - Z. Direk'in önsözü
(sanatsal)"eleştiri kamunun bir davranış modu olarak vardır. Estetik hazzın içine çekilmiş olmakla yetinmeyen kamu, karşı konulmaz bir konuşma ihtiyacı duyar. Sanatçı eserin kendisinden başka bir şey söylemeyi reddederken, kamu tarafında söylenecek bir şeyin olabilmesi, eseri sessizce temaşa etmekle yetinilememesi, eleştirmeni haklılaştınr."
Sayfa 59
Reklam
Sanat için sanat fikri neden yanlıştır?
Sanat belirli bir tip gerçeklik bilmez, bilgi ile karşıtlık içindedir. O bizzat karanlıklaştırma olayı, gecenin çöküşü, gölgelerin hücumudur. Kabaca da olsa, fikirlerimizin sınırlarını çağdaş kavramlara kıyasla belirlemeye imkân tanıyan teolojik ifadeleri kullanarak söyleyecek olursak, sanat ne vahiy (révélation) düzenine ne de vahyin tam tersi yönde hareket eden yaratılış düzenine aittir.
Sayfa 60
"Bir imge, bilimsel bilginin ve hakikatin yaptığı gibi, bir kavrayışı vücuda getirmez. Heidegger'in, içerisinde nesnelliğin güce dönüştüğü "olmaya bırakma"sını (Sein-lassen) içermez. İmge bizim insiyatifimizden çok, temel bir edilginliğe, bize el koyan bir etkiye işaret eder".
Müziğe uygun bir yürüyüşün ya da bir dansın kendine Özgü otomatikliği, hiçbir şeyin bilinçsiz olmadığı, ancak bilincin, kendi özgürlüğü içinde felç olduğu, oynadığı ve kendini oyuna kaptırdığı bir olma kipidir. Müzik dinlemek bir anlamda dans etmekten ya da adım atmaktan kendini alıkoymaktır; hareketin ya da jestin önemi azdır. İmge söz konusu olduğunda, çıkar gözetmezlikten ziyade ilgiden bahsetmek daha uygun olacaktır. İmge en ufak bir yararlılık olmaksızın "müdahil edici” olma anlamında ilgi çekicidir. Etimolojik anlamda, şeyler arasında olmak, ancak nesnelerin sahip olması gereken bir statüdür. Heideggerci "dünyada-olma” dan farklı olan "şeyler arasında" olma, düşün hayali dünyasının pathosunu oluşturur: Özne yalnızca, varlığının kalınlığı dolayısıyla bir 'burası'na, "bir yer"e ihtiyaç duyduğundan ve özgürlüğünü koruduğundan "şeyler arasında" değildir; o, bir gösterinin parçası olarak şeyler arasında bir "şey"dir. Kendisine dışsaldır; ama bu dışsallık bir cismin dışsâllığı değildir, çünkü eyleyen-ben'in acısını izleyen-ben hisseder ki bu, merhametten kaynaklanmaz. Burada gerçekten de içten gelen bir dışsallık vardır.
Sayfa 62
Eğer sanat, imgeyi varlığın yerine koymaktan müteşekkilse, estetik öğe, etimolojisinin de gösterdiği gibi, duyumsamadır. Entelektüel olarak geliştirilmiş ilksel verileri ve öğeleriyle dünyamızın bütünü bizi müzikal olarak etkileyebilir; bir imge haline gelebilir. Bu yüzden, nesneye bağlı olan klasik sanat, "bir şey" ifade eden tüm o resimler, heykeller, söz dizimi ve noktalamaya itibar eden tüm o şiirler, sanatın gerçek özüne, -temsili dağıtarak, eserlerin bize sunduğu nesneleri, sesler, renkler ve kelimeler dünyasının dışına çıkaran saf resim, saf müzik, saf şiir olma iddiasında olan- modem eserlerden daha az uygun değildir. Temsil edilen nesne, imge haline geldiği için nesne-olmayana dönüşür
Sayfa 63
Reklam
İmgeden ve alegoriden farklı olarak Varlık
"neyse odur, kendi hakikati içinde kendini açığa çıkarandır ve aynı zamanda varlık kendisine benzer ve kendi imgesidir. Orijinal olan, sanki kendisine belirli bir mesafedeymiş gibi, sanki kendini geri çekiyormuş, sanki varlığın içinde bir şey varlıktan geri kalıyormuş gibi kendini sunar. İmgeyi niteleyen, nesnenin yokluğunun bilinci, Husseri'de olduğu gibi tezin basitçe nötrleştirilmesiyle bir tutulamaz; nesnenin varlığının ta kendisinin değişimine denktir; bu değişmede nesnenin özsel biçimleri, onun geri çekilirken terk ettiği bir giysi gibi görünürler"
Sayfa 65
Amor Fati
"Sanat dünyaya kaderin karanlıklığını getirir, fakat özellikle de, dünyayı incelik ve zarafetle pohpohlayan sorumsuzluğu getirir. Serbestleştirir. Bir resim yapmak, bir roman yazmak ya da bunlardan keyif almak, bilim, felsefe ve eylem çabasından vazgeçmek, artık kavramak zorunda olmamaktır. Konuşmayın, düşünmeyin, sessizlik ve huzur içinde hayranlık duyun: Güzelin önünde tatmin olmuş bilgeliğin nasihatları bunlardır"
Sayfa 73
"Çünkü başkasıyla ilişkinin bakış açısı işin içine sokulmadan, varlık kendi gerçekliğinde, yani kendi zamanında anlatılamaz".
Sayfa 75
(Heidegger'e göre) "Düşünce her zaman olana, varolana ve yakalanacak nesneye, sanki yüklemleriyle "Bu nedir?" sorusuna cevap veriyormuş gibi kendisini gösterene erişen bilgiymiş gibi anlaşılıyordu.Gerçeğin anlamı, anlaşılabilirliği, onun neliğine ve deneyimde keşfedilecek içeriğe indirgenmişti. Bu içerik, verilenin üstündeki genel fikre yükselerek "metafizik"te saflaşmaktaydı. İşte dünya deneyiminin arkasındaki saf fikirler böyle elde edilirler! Salt aklın eleştirisi, deneyimin arkasındaki bir dünyanın temelsizliğini reddedecek, Nietzsche de orada ölü bir tanrının profilini görecektir".
Sayfa 87
Reklam
Öznellik sonsuz fikrinde kurulmuştur
Sonsuz fikri, öznenin, dışından hiçbir şeyle sınırlanmadığı, her sınırı aşıp gittiği için sonsuz olan bir şeyi düşünerek öne sürdüğü raslantısal bir mefhum değildir. Sonsuz bir şeyin üretimi sonsuz fikrinden ayrılamaz, çünkü sınırların aşımı tam da sonsuz fikri ile bu fikrin ilişkin olduğu sonsuz arasındaki oransızlıkta üretilir. (Sonsuz fikri, zihnin, kendi kendine keşfettiği ile kamdan aldığı aracındaki ayrıma teslim olmadan önceki halidir.-95)
Sayfa 96
Platon'un Şölen adlı diyalogunda, aşkın tek bir varlığın iki yarıpsını yeniden birleştirdiği Aristophanes söylencesi, serüveni bir kendine dönüş olarak yorumlamaktadır. Keyif alma da bu yorumu meşru kılar. Keyif alma, içkinlik ile aşkınlığın sınırında yer alan bir olayın ikircikliğini ortaya serer. Bu arzu -durmaksızın yeniden başlayan, asla yeterince gelecek olmayan bir geleceğe doğru dur durak bilmeden yönelen devinim- bir dalga gibi kırılır ve ihtiyaçların en bencilcesi ve en vahşicesi gibi doyuma ulaşır. Sanki, aşkın aşkınlığının bu çok büyük cüreti, ihtiyacın berisine fırlatılmayla yetinmektedir.Aşk ötekiyle, ihtiyaca sap(lan)an bir ilişki olarak kalır; ama bu ihtiyaç, ötekinin’, sevgilinin tam bir dışsallığını, aşkınlığını önkoşul olarak varsayar hâlâ. Ancak aşk, sevgilinin ötesine de gider
Sayfa 101
Sözcüğün tam anlamıyla bir serüven olan şey, aynı zamanda bir önceden yazgılı olma, seçilmemiş olan bir şeyin seçimidir
268 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.