Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sonsuza Tanıklık

Emmanuel Levinas

Sonsuza Tanıklık Gönderileri

Sonsuza Tanıklık kitaplarını, Sonsuza Tanıklık sözleri ve alıntılarını, Sonsuza Tanıklık yazarlarını, Sonsuza Tanıklık yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizzat aşk'ın değeri de, başkasını kendime indirgemenin, benzerlikte çakıştırmanın imkânsızlığıdır.
Reklam
An, dünyaya bağlı kalır. Zaman da, kanamayan bir kesiktir
...Ölüm diğerinin ölümüdür; sağ kalan için ölümdür.
"Başkası ile ilişki ben'i sorgular.Ben'de hep yeni kaynaklar keşfeder. Ben, bu kadar zengin olduğumun daha önce farkına varmamışımdır, ama işte artık hiçbir şeyi kendime saklama hakkına sahip değilimdir."
Reklam
Dehşet, bir bakıma, bilinci kendi öznelliğinden eden bir harekettir.
(...) kişinin, kesintiye uğratma gücünü Ölümün elinden alması için, kendine kurulmuş bir sürem vermesi yeter. Ölüm böylece aşılmış olur. Ölümü zamanın içine yerleştirmek, tam da onu aşmaktır; kendini çoktan uçurumun öbür yanında bulmak, uçurumu ardında bırakmaktır. Ölüm _hiçlik diğerinin ölümüdür; sağ kalan için ölümdür. Ölme zamanının kendisi, karşı yakaya geçemez. Bu ânın: özel ve dokunaklı olmasının sebebi, onun geçemeyeceği olgusudur. Ölme'de, geleceğin ufku verilmiştir, fakat yeni bir şimdi vaadi olarak gelecek reddedilmiştir; kişi aralıktadır, sonsuza kadar. Edgar Allen Poe’nun bazı öykülerindeki karakterler kendilerini bu boş aralıkta bulmuş olmalıdırlar. Bir tehdidin yaklaştığını görür bu karakterler; hiç bitemeyen bu yaklaşmadan geri çekilmek için hiçbir hareket yapılamaz. Bu endişe, canlı canlı gömülme korkusu şeklinde, diğer hikâyelerde de sürer gider. Sanki ölüm hiçbir zaman yeterince ölü değildir; sanki fasılanın ebedi süremi _arazamandalık_ yaşayanların süremi ile koşut bir biçimde akmaktadır.
Geleceği zorlamaktan aciz şimdi, kaderin kendisidir; pagan tanrılarının iradesini kıran bu kader, doğal yasaların rasyonel zorunluluğundan daha güçlüdür. Kader, evrensel zorunlulukta kendini göstermez. Özgür bir varlıktaki zorunluluk, özgürlüğün zorunluluğa dönüşümü, özgürlük ve zorunluluğun eşzamanlılığı, bir tutsak olduğunu keşfeden Özgürlüktür o. Kaderin yaşam içinde yeri yoktur. İnsan eylemindeki zorunluluk ve özgürlük arasındaki çatışma, düşünümde ortaya çıkar: Eylem çoktan geçmişe gömüldüğünde, insan bu eylemi zorunlu kılmış olan sebepleri keşfeder
Varlık yalnızca kendisi değildir, kendisinden kaçar. Burada kimse o olan bir kişi söz konusudur, fakat bu kişi elinde tuttuğu nesneleri bize unutturmaz, onların üstünü tamamen kapatmaz, onları içine çekmez; nesneleri tutuş şekli, düşüncesi, bakışı, uzuvları ve teni; tıpkı yırtık bir çuvalın içindekileri tutamaması gibi tözünün özdeşliğinin altından kaçar. Bunun için kişi kendi yüzünde, çakıştığı varlığının yanı sıra kendi karikatürünü, pitoreskliğini taşır. Pitoresk her zaman bir dereceye kadar karikatürdür. İşte burada, aşina olduğumuz, ona alışmış ele mükemmelen uymuş gündelik bir şey vardır. Fakat onun nitelikleri, rengi, biçimi ve duruşu aynı zamanda onun varlığının arkasındaymış gibi kalır; tıpkı o şeyden çekilmiş olan bir ruhun "eski giysileri" gibi, bir "natürmort" gibi. Yine de bunların tümü kişidir, şeydir. Böylelikle bu kişide, bu şeyde bir ikilik, varlığında bir ikilik söz konusudur. O neyse odur ve kendine yabancıdır; ve bu iki an arasında bir ilişki vardır. Diyebiliriz ki, şey kendisi ve imgesidir; ve şeyin imgesi ile kendisi arasındaki ilişki benzerliktir
dağılıyoruz balım_ toparlanalımKitabı okuyor
Reklam
(...) ritim fikri, şiirsel düzenin iç yasasını belirtmekten çok, şiirsel düzenin bizi etkileme biçimini belirtir. Bir dizenin hecelerinin birbirini çağırması gibi, öğelerinin birbirini _kendilerini bize dayatarak_ çağırdığı kapalı bütünler, gerçeklikten çıkarak serbestleşmişlerdir. Fakat bu öğelerbize kendilerini, biz onları üstlenmeden
gündüzdüşü_ kendinden anonimliğe geçiş olarak müzikKitabı okuyor
(...) Varlığın hakikatsizliği neden müteşekkildir? Bu hakikatsizlik, hakikat ile ilişkisinde, anlamaktan arta kalan olarak mı tanımlanır her zaman? Kapalı olan ile alışveriş, tamamen bağımsız bir ontolojik olay olarak, bilmenin kategorilerine indirgenemez olan kategorileri betimlemez mi? İşte biz bu olayı sanat içinde betimlemek istiyoruz. Sanat belirli bir tip gerçeklik bilmez, bilgi ile karşıtlık içindedir. O bizzat karanlıklaştırma olayı, gecenin çöküşü, gölgelerin hücumudur. Kabaca da olsa, fikirlerimizin sınırlarını çağdaş kavramlara kıyasla belirlemeye imkân tanıyan teolojik ifadeleri kullanarak söyleyecek olursak, sanat ne vahiy (révélation) düzenine ne de vahyin tam tersi yönde hareket eden yaratılış düzenine aittir.
(...) Hiçlikten endişe duymanın karşısında, olmak'tan duyulan dehşet; varlık için korkmak değil olmak'tan korkmak; "bir şey" olmayan bir şeye maruz kalmak, onun tarafından teslim alınmış olmak. Gecenin karanlığı günün ilk ışıklarıyla dağıldığında, gecenin dehşeti artık tanımlanamazdır. "Bir şey"in "hiçbir şey” olduğu ortaya çıkar. Dehşet, daimi gerçekliğe, varoluşun "kaçarı yok"una mahkûmiyeti infaz eder. Gökyüzü, tüm evren, atalarımla dolup taşıyor. Nereye saklanmalı? Cehennem gecesine kaçalım! Fakat ne diyorum ben? Orada babam ölümün küllerinin şişesini elinde tutuyor!
208 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.