Kitabın ilk başları çok güzeldi. O bölümlerde Spinoza'nın hayatını ve bilgi kaynaklarını anlatıyor ama din felsefesi üzerine görüşlerinin anlatıldığı bölümler bazen sıkıcılaştı. Yani bu kitapta yazılanlara bakınca Spinoza'nın kafası karışık gibi geldi bana. Önceden din adamıymış ama görüşlerinden dolayı havradan uzaklaştırılmış. Ateist olduğu düşünülmüş ama bence ateizmle bir alakası yok. Tanrının varlığını kabul ediyor, zaten kafa karışıklığını da burada gördüm ben. Bir yaratıcı var diyor, ona bazı özellikler de yüklüyor ama düşünmeye devam ettiği zaman (bu konular hakkında düşünen, kafa yoran tüm teistler ve deistler gibi o da) bazı konularda tıkanıyor, çelişkiye düşüyor. Bunları açıklığa kavuşturmak için bulduğu çıkış yolları bana mantıklı ve ikna edici gelmedi. Eğer zannedildiği gibi ateist olsaydı kafası bu kadar karışık olmazdı. Mesela bir Celal Şengör. Ateisttir ve çok nettir, gördüğüm kadarıyla kafası hiç karışık değildir. Spinoza'nın görüşleri klasik teizmden farklı fakat iç dünyasında bazı karmaşalar yaşamış gibi duruyor. Bu da biraz yaşadığı çağdan dolayı olabilir. İnsanlık önce somut tanrılardan soyut tanrı inancına geçti (soyut tanrı inancının bazı ibadet ritüelleri bile somut tanrılar döneminden kalma), yavaş yavaş soyut tanrı dönemi de bitiyor. Şu an için bireysel olarak bunu kabul etmeseniz ya da buna inanmak istemeseniz bile insanlık ilerleyen süreçlerde soyut tanrı dönemini de tamamlayacak. Spinoza ise çağı gereği soyut tanrı döneminde. Görüşleri çağına göre normal, hatta belki de çağının ilerisinde.