Ara sıra, hücremde yalnız kaldığımda, bütün bunların bir düş olduğu duygusuna kapılıyorum; istediğim an ayağa kalkabilirim, ellerimi yüzümden çekebilirim ve çevreme özgürlük içinde bakınabilirim, hapishane yalnızca benim içimde, diye düşünüyorum.
Özgür! Özgür! Özgür! Bir kerecik olsun 'hangi şeyden özgür' olduğunu söylemek için boşuna çabalıyorum...
Ben onların yüzlerini görüyorum; özgürler mi? Ya yürüyüşleri; ya o çirkin yürüyüşleri; bu yürüyüş özgür bir insanın yürüyüşü mü? Ve korkuları, gelecekten korkmaları, bir gün yoksul düşmekten korkmaları, hayattan korkmaları, hayat sigortası olmadan ölmekten korkmaları, her yerde korkmaları, dünya değişebilir diye korkmaları, ruhsal olarak bir tehlikeye atılmaktan deli gibi korkmaları - hayır, onlar benden, şu kerevetin üzerinde oturan kişiden daha özgür değiller...
Arasıra keşiş olmayı hangimiz istememişizdir ki! Sırbistan'ın ya da Peru'nun herhangi bir yerinde, nerede olursa olsun hiç farketmez, her yerde aynı güneş vurur üstümüze ve hiç farketmemesi de özgürlüğün ta kendisi olmalı...
"Bir insanı, ya da en azından onun ruhunu öldürmenin çeşitli yolları vardır, bunu dünyadaki hiçbir polis anlayamaz. Bunun için bir tek söz yeter, doğru anda açık yürekli olmak yeter. Bir gülümseme yeter. Bir gülümsemenin ya da suskunluğun öldüremeyeceği insanı görmek isterdim. Elbette ki bütün bu cinayetler ağır ağır oluşurlar. Çoğu insanın neden gerçek bir cinayetle, gözle görülebilen ve kanıtlanabilen bir cinayetle onca ilgilendiğini hiç düşünmediniz mi dostum Knobel? Nedeni belli: Çünkü biz genel olarak günlük cinayetlerimizi hiç görmeyiz....böyle içten işlenmiş bir cinayeti anlatmak için, sevgili Knobel, çok zaman gerek, çok zaman!"
"Her şey hayat sözcüğünden ne anladığımıza bağlı! Gerçek bir hayat, sararmış bir albümde değil de yaşayan bir şeyde biriken bir hayattır, Tanrı bilir ya, mutlaka çok önemli, tarihe mal olmuş, unutulmaz olmak zorunda değildir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz Avukat Bey, gerçek bir hayat, çok sıradan bir annenin ya da büyük bir düşünürün, hayatı dünya tarihinde yer alan bir önderin hayatı olabilir, ama bunun olması gerekmez diyorum ben, önemli olan bizim önemli insanlar olmamız değil. Bir hayatın gerçek bir hayat olmasının neye bağlı olduğunu söylemek çok zordur."
"Dünyanın karşısında, dünyanın çoğunlukta olması ve üstünlüğü karşısında yorulmamak çok güç, bunların doğruluğunu kabul ediyorum. İnsanın yalnızken yaşadığını sandığı şeyleri tek başına, yanında tanık olmadan bilmesi çok güç, asla kanıtlayamayacağım bir bilgiyi taşımam da çok güç."
Tiyatro ve günlükleriyle ünlü olan Max Frısch,Stiller adlı eseriyle(1954) ses getirmiştir.Eserlerinde kimlik sorunsalı,yabancılaşma ve modern toplum ahlakı açmazlarını işler.Yazar özellikle bu eserinde toplumda insana yüklenen kimlik ile kişinin kendi olmak istediği kimlik arasındaki uyuşmazlığı ele almıştır.Özgürlük kavramı da yazarın sıkça