Ne zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Agatha Christie'nin ilk kitabı ve ünlü dedektifi Hercule Poirot'un edebiyat sahnesine ilk çıkışı. Christie, en sevdiğim polisiye yazarlardandır. Yaşadığı döneme göre, edebiyatta bir kadının zor erişebileceği başarılara imza atmıştır. Onun da sıkça suçlandığı, çok ahım şahım yazamadığından, dem vurulduğu olmuştur. Her şeye rağmen hiç yılmamış, yazmaktan vazgeçmemiş, kitaplarını dünyaya okutmuştur.
Genelde romanlarının başında birisi ölür. Sonra sahneye, ya yazarın ünlü dedektifi Poirot, ya da olay çevresinden bir kişi girer. Çeşitli ipuçları kullanılarak katile ulaşılmaya çalışılır. Güzel, gizemli bir kurgunun içinde yüzer durursunuz. Kitap okunurken, okuyucu da ipuçlarından katilin kim olduğunu çözmeye çalışır. Sonunda her şey açıklığa kavuştuğunda, küçük bir şaşkınlık yaşanır. Çünkü, Christie, hep sağ gösterip soldan vurur. İşte bu kitapların bu kadar sevilmesinin nedeni de galiba budur. Bu arada, naçizane fikrim şudur; gizemli olaylar kimi kendine çekmez ki?
Romanda Styles St. Mary köyündeki Styles Köşkü’nde ilginç ve acayip şeyler olur. Köşkün sahibi yaşlı Bayan Inglethorp’un yardımcısı Bayan Howard evden çıktıktan sonra Bayan Inglethorp ölür. Tıbbi araştırmalar sonucu kadının kalp krizi sonucu ölmediği açıklanır. Bu sırada evde misafir bulunan Arthur Hastings, eski dostu Hercule Poirot ile karşılaşır ve ondan yardım ister. Hercule Poirot araştırmalara başlar. Acaba o köşkte yaşayanlardan kim katildir?