Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şu Hain Kalplerimiz

Rosalind Coward

Şu Hain Kalplerimiz Gönderileri

Şu Hain Kalplerimiz kitaplarını, Şu Hain Kalplerimiz sözleri ve alıntılarını, Şu Hain Kalplerimiz yazarlarını, Şu Hain Kalplerimiz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu kitap bir şey sağlayacaksa, bu umarım ki kadınların diğer insanların reçetelerinin yükünden kurtulmaları olacaktır. Ancak her şeyden çok, umarım insanları bireysel değil toplumsal çözümler bulmaya teşvik eder. Çünkü kadınlar toplumun dayattığı sorumlulukları bireysel olarak hafifletmeye çalışırlarsa, bunun bedelini diğer kadınlar ödeyecektir.
Bir yanılsamayı yaşamak kolay değildir ve kadınlar çoğunlukla hayatlarındaki yanılsamayla yüzleşecekleri eşikte kalakalırlar. Ancak çoğu, kişisel değişimin zorluğu yerine yanılsamaları yeğleyip geri çekilirler. İşte benim suç ortaklığı derken anlatmak istediğim de budur. Suç ortaklığı doğruyu söylememektir -diğer kadınlara ve kendimize- ve hayatımızın yanılsamalara uymayan alanlarıyla ilgili olarak erkeklerle yüzleşmemektir. Bu suç ortaklığı ı, kadınların kendi durumları hakkında bilgi alışverişi yapmadıkları gibi bunu yapmaya çalışanlarıda kötülemeleri demektir.Suç ortaklığı , kendi kendinizi aldatmaya devam etmeniz ve neyin içeriden neyin dışarıdan geldiğini ayıramamanızdır.
Sayfa 218Kitabı okudu
Reklam
Psikanalist Melanie Klein, “kararsızlık suçluluğu besler, suçluluk da mazoşistçe boyun eğişi büyütür” demişti. Bu yorum, kadınların neden geleneksel cins ayrımına itaat ettikleri sorusuyla doğrudan bağlantılı görünüyor. Suçluluğun, geleneksel yapıları kırmaya dönük her kalkışmaya, hattâ bu yapıları kırmaya yönelik her düşünceye eşlik ettiği anlaşılıyor.
Çalışan annelere ancak yetersiz olanaklar ve çok küçük yardımlar sağlanan kültürümüzde, çalışarak kimliğinizi bulmanız da başka bir baskıdır.
Eğer kızlar korkuyor ve utanıyorlarsa, doğru dürüst bir şey öğrenemezler. Ne yaptıkları, ne dedikleri, nasıl giyindikleri konusunda her an tetikte olurlarsa, gerektiği gibi yoğunlaşamazlar. Öğretmenlere 12 veya 13 yaşından sonra kızlara neler olduğunu incelemelerini söylüyorum. Özgüvenlerini yitiriyorlar, oğlanlar gibi oyun sahasında oynamıyorlar, ders dışı faaliyetlere katılmıyorlar, erkenden gidiyorlar. Eğer işçilerden yarısı böyle olsa o işyerinde bir problem olduğu düşünülürdü.
1950’lerde, en azından çocuklar belli rutinler içinde yetişiyor ve anneden çok az şey bekleniyordu. Ayrıca destek ve disiplin sağlamak için başvurulabilecek “dış” otoriteler de -kilise, okul, baba vardı; şimdi çocuğun, eğitimi, disipline edilmesi, teşvik görmesi ve rahatlaması konularında giderek artan sorumluluklar üstlenen kadınlar kendi kişisel sınırlarını iyice yitirmekten mustariptirler; anne olarak başarı veya başarısızlıkları çok önemlidir, ancak dışardan hâlâ çok az destek alabilmektedirler.
Reklam
“Herkes, kızları itip kakmanın, eteklerinin altına bakmanın, çimdik atmanın, imalı konuşmanın sadece oğlanların oğlan gibi davranmasından ibaret olduğunu kabul ettiği için kimse tavır almıyor. Bu demektir ki okullar da güvenli değil ve kızlar devamlı ve sistematik tacizden korunmuyor."
Kadın cinselliğinin erkeklerin gereksinmelerine dayalı tepkilerine bağımlı kılındığı (kilo vermek buna bir işarettir) bir kültürde, yaşlı kadınlara ve yaşlanan bedenlere hiç değer verilmez. Konuştuğum kadınların birkaçı yaşlılık fikrine uyum sağlamakta çok güçlük çektiklerini anlattılar. Bunun nedeni, sadece yaşlanmanın güçlüğü değildi, çünkü yaşlanma bazı doyumları da beraberinde getirir. Bunun nedeni artık değerli olmama korkusuydu, erkeklerce horgörülme korkusu ve arzu edilmeyen bedenleri yüzünden kendilerinden iğrenmeleriydi.
Kadınlar toplumun dayattığı sorumlulukları bireysel olarak hafifletmeye çalışırlarsa, bunun bedelini diğer kadınlar ödeyecektir.
Şişmanlıkla erken ölüm arasında bir bağlantı olabilir, ancak kadınların ideal kiloda olanların sağlıklı olacağı yolundaki görüşü kesinlikle kanıtlanmış değildir. Kadınları rejim yapmaya iten idealler estetiktir, sağlıkla bağlantılı değildir ve rejim yapan kadınların çoğu, şişman olmadıkları gibi, fazla kilolu bile değildirler.
Reklam
Feminist kadınlar “aseksüel” veya “erkek düşmanı” diye etiketlendirildiler -yoksa kadınlar neden alışılmış cinsel kodları reddetsinlerdi ki? Klişeleşmiş görüşe göre erkekleri cezbetmeye çalışmayan kadın ya lezbiyen ya da erkek düşmanıydı. Bu feministlerin inandığı şeyin abesleştirilmiş hali olmasına rağmen bu etiket etkili oldu; günümüzde genç kadınlar hâlâ kendilerini bu karikatürden kurtarmak kaygısındalar.
Ama suçluluk verimsiz bir duygudur; yalnızca kendini eleştirme ve bireysel çözümler arama sonucu doğurur ve açıktır ki, bu da kadınların kendilerini toplumsal ve politik olarak düşünmekten uzak tutmalarına yol açar. Suçluluk, yanlış yönlendirilmiş bir enerji kaynağını gösterir, bu enerji çok daha etkili biçimde bu endişeleri doğru yere yerleştirmekte kullanılabilirdi.
Kızım benim gibi değil: herkesin kendisini sevmesine ihtiyacı yok. Ben herkesin beni sevmesini isterdim. Bu bağımlı bir sevgi olsa bile. Evet çocukları bu yüzden o kadar çok seviyorum çünkü onların bağımlılıklarından hoşlanıyorum.
Kızlar, bir şeyler elde etmenin ve bir şeyler yapmanın bir şekilde (çoğunlukla onların bilmediği bir şekilde) duygusal davranışlarla ilintili olduğunu öğrenirler. Onlara her zaman iyi ve uzlaşmacı olmazlarsa hiçbir şey elde edemeyecekleri kesin bir şekilde anlatılır. Çok küçük yaştan rekabet etmemeyi, hırs ve öfke göstermemeyi öğrenirler, bu duygular da başka şekillerde barınmanın yolunu bulurlar. Ancak pek çok kadında bu duygular hep birlikte gizlenirler. Sonuçta kadınlar bu duygular hakkında kötü şeyler hissetmekle kalmayıp, bunların bizatihi kötü olduğunu düşünürler. Anne ve kız arasında var olan özdeşleşme potansiyeli nedeniyle de bu durum kızlar için çok daha vahimdir. Eğer bir anne kendi duygularını kabul edemiyorsa, kızınınkileri de kabul edemeyecektir. Ve bu duygular gizlenirse, erkek arkadaşlar, sevgililer, kocalar, birlikte yaşanan erkeklerle olan diğer ilişkilerde tekrar su yüzüne çıkar.
‘Haksızlık bu. Ben de işimi bırakıvermek isterim. Benim de işimden bazen nefret ettiğimi düşünmüyor musun? Kadınların kolayca işi bırakabilmesini adil bulmuyorum. Ben çalışmaya devam etmek zorundaysam sen neden değilsin anlamıyorum. Sen benden çok kazanıyorsun, herkes seni başarılı buluyor fakat sen bana yaslanmak istiyorsun’. Biz bu gemide birlikteyiz diyordu. Bu konuşma beni şu gerçekle karşı karşıya getirdi; bir bakıma onun daha iyi duruma gelmesini, böylece kendime daha çok fırsat tanıyabilmeyi istiyordum. Eğer ‘o benden daha başarılı demek ki işimi bırakmam daha iyi olacak’ diyebilsem, hayatım kolaylaşacaktı.”
80 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.