“İman ne kadar kıymettar ve hayattardır ki hangi şeye girse canlandırır ve bir şulesi böyle fâni hayatı, bâkiyane hayatlandırır, üstündeki fenayı siler.”
..................بِاسْمِه۪ سُبْحَانَهُ...............
وَ ضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ.
Âyet-i Celilesinin Bir Nüktesi
Aziz Nur kumandanı ve Kur'an'ın hâdimi kardeşim Re'fet Bey!
Yahudi milleti hubb-u hayat ve dünya-perestlikte ifrat ettikleri için her asırda zillet ve meskenet tokadını yemeye müstahak olmuşlar. Fakat bu Filistin meselesinde, hubb-u hayat ve dünya-perestlik hissi değil belki enbiya-i Benî-İsrailiyenin mezaristanı olan Filistin o eski peygamberlerin kendi milliyetlerinden bulunması cihetiyle bir cihette bir ehemmiyetli hiss-i millî ve dinî olmasından çabuk tokat yemiyorlar. Yoksa koca Arabistan'da az bir zümre hiç dayanamayacaktı, çabuk meskenete girecekti.
Ve hakîkî şâkirdleri, en dehşetli bir hasmina ve hakāretli tecavüzüne karşı ona der: "Ey bedbaht! Ben seni i'dâm-ı ebedîden kurtarmaya ve fânî hayvaniyetin en süflî ve elîm derecesinden, bir bâkî insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum. Sen, benim ölümüme ve i'dâmıma çalışıyorsun. Senin bu dünyada lezzetin pek az, pek kısa ve âhirette cezâ ve belâların pek çok ve pek uzundur. Ve benim ölümüm bir terhîstir. Haydi def' ol! Seninle uğraşmam. Ne yaparsan yap" der. O zâlim düşmanına hiddet değil, belki acıyor, şefkat ediyor. "Keşke kurtulsa idi" diyerek ıslahına çalışıyor.