Ölüm, ehl-i iman için bir terhistir; ecel, terhis tezkeresidir. Bir tebdil-i mekândır, bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesi ve kapısıdır. Zindan-ı dünyadan çıkmak ve bağistan-ı cinana bir uçmaktır. Hizmetinin ücretini almak için huzur-u Rahman'a girmeğe bir nöbettir ve dâr-ı saadete gitmeğe bir davettir
“İman ne kadar kıymettar ve hayattardır ki hangi şeye girse canlandırır ve bir şulesi böyle fâni hayatı, bâkiyane hayatlandırır, üstündeki fenayı siler.”
“Evet, gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker.”
Evet, gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder, seksen bin saat hapis elemlerini çeker
İnsanın nefsi, rahmaniyetin cilveleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi; insanın aklı da hakîmiyetin letaifiyle zevk alır, telezzüz eder. İşte bu itibarla ağız dolusuyla "Elhamdülillah" söylemekle hamd ü senaları istilzam eder.
Evet kâinatta hadsiz rahmetin mevcûdiyeti (varlığı) ve hakikati, aynen güneşin ziyâsı (ışığı) gibi görünüyor. Ve ziyânın güneşe kat'i şehâdeti (delil olması) misillü (gibi), bu geniş rahmet dahi perde arkasında bir Rahmân-ı Rahîm'e şehâdet eder.
Evet, rahmetin bir ehemmiyetli kısmı rızıktır ki, Rahmân'a Rezzak (rızık verici) ma'nâsı verilir. Rızık ise, o derece zâhir (açık) bir tarzda bir Rezzâk-i Rahim'i gösterir ki, zerre kadar şuûru bulunan tasdîke mecbûr olur