Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca)

Bediüzzaman Said Nursî

En Eski Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca) Gönderileri

En Eski Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca) kitaplarını, en eski Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca) sözleri ve alıntılarını, en eski Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca) yazarlarını, en eski Şua'lar Mecmuası 1 (Osmanlıca) yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hem insanın bütün cihâzâtları ve hissiyâtları, sırr-ı vahdetle gayet yüksek bir kıymet alırlar. Ve şirk ve küfür ile gayet derecede sukūt ederler.
Meselâ insanın en kıymetdar cihazı, aklıdır. Eğer o akıl sırr-ı tevhîd ile olsa, hem İlâhî ve kudsî defineleri açan, hem kâinâtın binler hazinelerini açan pırlanta gibi bir anahtar olur. Eğer şirk ve küfre düşse, o akıl o halde geçmiş zamanın elîm hüzünlerini ve gelecek zamanın vahşi korkularını insanın başına toplattıran meş’ûm ve sebeb-i ta‘cîz bir âlet-i belâ olur.
Reklam
Ölüm, ehl-i îmân için bir terhîstir. Ecel, bir terhîs tezkeresidir. Bir tebdîl-i mekândır. Bir hayat-ı bâkiyenin mukaddimesi ve kapısıdır. Zindân-ı dünyâdan çıkıp bâğıstân-ı cinâna uçmaktır. Hizmetinin ücretini almak için huzûr-u Rahmâna girmeye bir nöbettir. Dâr-ı saadete gitmeye bir da‘vettir, diye kat‘î anladığımdan ölümü ve mevti sevmeye başladım.
Ve madem bilmüşâhede gözümüzün önünde görüyoruz ki, gayet derecede san‘atlı ve kıymetdarlıkla beraber, nihâyet derecede bir mebzûliyet var. Ve herbir zîhayat, fevkalâde mu‘cizâne ve hârika ve çok cihazları bulunan birer maki­ne-i acîbe olmakla beraber, sehâvet-i mutlaka içinde; ve bir kibrit çakar gibi bir sür‘at-i hârika ile gayet derecede kolaylık ve bir suhûletle ve külfetsiz bir sûrette vücûda geliyorlar. Elbette bizzarûre ve bilbedâhe gösterir ki, o mebzûliyet ve o suhûlet, vahdetten ve bir tek zâtın işleri olmasından ileri geliyor.
Bütün eşyâ bir tek Zât-ı Vâhid-i Ehad’e verilse, bir tek şey gibi kolay olur. Ve çabuk ve ucuz olur. Eğer esbâba ve tabiata dahi hisse verilse, bir tek şeyin îcâdı, bütün eşyâ kadar çetin olacak. Hem geç, hem ehemmiyetsiz, hem pahalı olacak.
Eşyânın îcâdı, ya ademden olur veya terkîb sûretinde sâir anâsırdan ve mevcûdâttan toplanır. Eğer bir tek zâta verilse, o vakit her halde o zâtın, her şeye muhît bir ilmi ve her şeye müstevlî bir kudreti bulunacak. Ve bu sûrette onun ilminde sûretleri ve vücûd-u ilmîleri bulunan eşyâya vücûd-u hâricî vermek ve zâhirî bir ademden çıkarmak ise, bir kibrit çakar gibi veya göze görünmeyen bir yazı ile yazılan bir hattı, göze göstermek için gösterici bir maddeyi üstüne geçirmek ve sürmek gibi veya fotoğraf makinesinin aynasındaki sûreti kâğıt üstüne nakleden kolay ameliyat gibi, gayet kolay bir sûrette Sâni‘in ilminde planları ve programları ve ma‘nevî mikdarları bulunan eşyâyı, emr-i künfeyekûn ile adem-i zâhirîden vücûd-u hâricîye çıkarır.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.