"Diyelim ki... evet, belki namuslu bir insansın, ama namuslu bir insanım diye övünülür mü hiç? Herkes namuslu olmak zorunda değil midir? Hatta temiz bir insan..." (Sayfa 261)
Fyodor Dostoyevski
~KENDİMCE~
Doğduğumuzda iyi bir fıtratla dünyaya gelsek de kişiliğimizin olgunlaşması yıllar geçtikçe, büyüdükçe olur. İyiyi de kötüyü de görürüz, yaşarız. Ayırt edebilecek akla kavuşuruz. Ve bazen duruma göre bunlardan birini seçsek de; ne zaman, neyi seçtiğimize göre kişiliğimiz şekillenir. Yani; iyiyi, iyiliği ne kadar seçersek, ne kadar tercih edersek bu kişiliğimize de sirayet eder, kişiliğimizi oluşturur. Kötü, kötülük de aynı şekilde.
Namus da iyi olanların arasındadır. Namuslu olmak iyi olan davranışlardandır. Toplumların binlerce yıldır doğru bildiği değerler arasındadır. Bu yüzden herkes esasında namuslu olmak zorundadır. Ancak bir toplumda kötü olan özellikler yayılmışsa; insanlar yalancı, sahtekâr, vicdansız... olursa namusluluk değerli olur. Bu toplumda namuslu olmak zordur ancak değerlidir. Çünkü olması gereken namusluluktur. Bu yüzden, kötüyü benimsemiş böyle bir toplumda namuslu olmakla övünülebilir.
"kendi uydurduğun bir yalanı söylemek, başka bir ağızdan işitilip tekrarlanmış bir gerçeği söylemekten hemen hemen daha iyidir...
birinci ihtimalde sen bir insansın. ikincisindeyse bir papağandan hiç farkın yoktur.
sen kimsin?
insan mı?... papağan mı?"
Suç ve Ceza
Gariptir, insan her zaman yaptığı işin önemini ya da ne olduğunu farketmez. Yapar sadece. Yapmak nedir mi?Bilmek... En önemlisi bilmek değil midir? İçindeki unutmak ve kaçmak isteği her dakika büyüyordu. Unutmak ve kaçmak... Unutmak ve kaçmak. Unutmak nelere mal olurdu?