Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü

Mehmet Kartal

Öne Çıkan Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü Gönderileri

Öne Çıkan Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü kitaplarını, öne çıkan Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü yazarlarını, öne çıkan Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Anı
"İstanbul'a geldiğimde,bir gazete ilanı sayesinde iş bulmuş olduğum,oto garajında çalışmaya başladım.Sabıka dosyası kabarık birisi olarak,yapabileceğim en iyi şey yatacak yer verebilen,bir işe girmekti . Çünkü ben,altmışlık dayı gibi cezaevlerinde yaşlanmak,palavralar atacak bir duruma düşmek ve yaşam denen sermayeyi,boşu boşuna tüketmek istemiyordum. Çünkü,bu dünyaya bir daha gelmeyecektim."
Sayfa 122 - Era Yayıncılık
159 syf.
·
Puan vermedi
Yıllarca suça bulaşmış ama sonradan uslanmış yazarımız cezaevlerinin durumunu, gençlerin niye sokağa itildiğini ve anılarını anlatıyor. İlginiz varsa tavsiye ederim.
Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü
Suçun Piçi: Hırsızın GünlüğüMehmet Kartal · Era Yayıncılık · 199725 okunma
Reklam
Hırsızlık mı? Allah göstermesin, hayatta kimsenin bir iğnesini dahi almamışımdır. Vah vaah, daha da çok gençsin be evladım, hırsızlık yapmaya utanmıyor musun? Çalışsana be evladım! Bu çocuk bir daha iflah olmaz efendim! Gelecekte kim bilir daha neleri soyacaktır!’ Evet, belediye otobüsündeki meraklı ve de çok temiz birkaç toplum bireyi de kendilerini tatmin etmişlerdir. Ama kendilerini tatmin etmek uğruna genç bir çocuğun başına topladıkları meraklı kalabalık hiç umurlarında değildir. Aksine memnundurlar, çünkü hırsız bir çocuk sayesinde dikkatleri kendi üzerlerine çekmeyi başarmışlardır. Aslında o tür insanların ortak dertleri hep aynıdır: Çevrelerinde önemsenmediklerini bilmiş oldukları için fırsat bulunca çeneleri düşüverir.
Yine dönelim cezaevinin kapısında bırakmış olduğumuz kimsesiz bir mahkuma. Cebindeki birazcık harçlığın yeteceği en fazla birkaç gündür. Ya sonra ne olacak? “Bir iş bulsam ve çalışsam” düşüncesi mantıksız gibi gelir. “Ulan ben senelerdir çalışmamışım da bundan sonra mı çalışacağım. Benden ne köy olur, ne de kasaba. Bu kadar sabıka dosyasından sonra çalışsam ne olur, çalışmasam ne olur” düşünceleri insanı hep aynı karanlık işlere yöneltir. Bir gün semt pazarında kapkaç yapmak. Bir gün bir semtten araba teybi çalmak. Bir gün parkta sızmış olan bir ayyaşı söğüşlemek. Ama bir gün gelir ve son seyahat istikameti yine cezaevi olur.
“Alan razı veren razı” demişler ya. Zaten  toplumlar hep bu anlayıştan dolayı kokuşup durmamış mı?
159 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Çeşitli suçlardan dolayı ıslah evleri veya hapishanelere giren şahısların nelerle karşılaştığını, aslında etrafımızdaki pek çok şeyin görünürdeki gibi olmadığını gözümüze gözümüze sokan bir Mehmet Kartal kitabı. Şahıs, kendi de bunlardan bazılarını yaşadığından samimi bir dille anlatmış. Sokak hayatına dair bilinmeyenleri gün yüzüne çıkaran bir eser. Mutlaka okunması gerekenlerden.
Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü
Suçun Piçi: Hırsızın GünlüğüMehmet Kartal · Era Yayıncılık · 199725 okunma
Reklam
Büyük bir bahçeye tohumlar atarak çiçeklerin büyümesini beklemek güzel bir şeydir. Ama çiçekler büyümeye başladığında sadece görünenleri sulamak yeterli değildir. Çünkü bir çiçek büyür ve zamanı gelince solup gider. Ama görünmeyen ve önem verilmemiş olan körpe fidanlar daha önce çürürse, o bahçeden bir daha çiçek beklenemez. Çünkü nesilleri devam ettiren hep körpe fidanlar olmuştur. Daha açıkçası, önem verilmeyen körpe fidanların çürümesine seyirci kalan toplumun büyükleri “bizim zamanımızda saygı ve sevgi denen bir şeyler vardı” diyerek anılarını tazelemeye çalışmasınlar. Çünkü o büyüklerin fidanlara baktıkları bile yoktur.
159 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kısa bir çırpıda okuyacağınız suça eğilim ve suç türlerine bakış açınızı değiştirecek bir hikâye dahası yaşanmış olması ve bir anı niteliği taşıdığı için de yalın ve gayet gerçekçi hikayeler barındırıyor tavsiye ederim okuması farklı bir dil ve anlatım tarzı
Suçun Piçi: Hırsızın Günlüğü
Suçun Piçi: Hırsızın GünlüğüMehmet Kartal · Era Yayıncılık · 199725 okunma
Bir suçlu, bilhassa küçük suçlular, karakola düştüğünde hep affedilme şanslarının olduğuna inanırlar. Yalvarmak, ağlamak ya da ‘Komser abiciim, bir daha suç işlersem beni asın valla!’ demek hiç bir şeye çözüm getiremez. Çünkü bir defa polisin affetme yetkisi yoktur. Polisin görevi bir suçluyu yakalamak ve o suçlu hakkında zabıt tutarak mahkemeye sevketmektir. Gerisi mahkeme hakiminin kararına kalmıştır. Suçlunun mahkeme salonundaki duruşu, saygı göstermesi ve konuşmasındaki heyecan temposu, kısacısı her hareket hakim kararını etkileyebilecek diye düşünülebilir. Ancak sen istediğin kadar rol kessen de hakim kendi düşüncülerine göre karar verecektir. Bedavadan ağlamışsın, inlemişsin, yok, bir daha yapmayacağına dair yemin etmişsin. Bunların hepsi nafiledir. Bir hakim; yıllarca suçluları dinleyerek karar vermektedir. Belki ilk zamanlarda  acıma duygusuna yenilen hakimler olmuştur ama zamanla o acıma duyguları da kayboluverir. Dolayısıyla, ‘Hakim ağlamamı yutar, beni azat eder,’ düşünceleri tamamen saçmadır. Çalarken ve malı satarken ağlayan hırsız var mıdır bu dünyada?!
“Askerden gelen genç intihar etti. Aşk intiharı olduğu sanılıyor...”  Evet, habere en uygun olan teşhis, aşk meselesi olmuş. Asker demek hayatının baharında bir genç insan demektir. Bir askerin intihar edişi sadece aşka mı bağlanmalıdır?
Reklam
Kimse kimseye bedava iyilik yapmaz sokaklarda. Avcıların en büyük idealleri bedava yaşama yollarıdır. Ve kendilerini ateşe atmak yerine birazcık yemek karşılığında kuklayı bulmuşlardır, önce parklarda söğüşleme işleri, sonra kapkaç yapmanın başlangıcı ve daha birçok hırsızlıklar. Evet, artık toplumun temiz kanadının temsilcisi  olduğundan emin olan insanların aşağılayarak tatmin olacakları bir Suç Piçi doğmuştur işte. Suç dünyasında yeni doğan bu piç artık topluma göre hırsızdır, şerefsizdir, pisliktir. Hatta onun gibilerin yaşaması bile bir felaket demektir. Onu aşağılayanların  da, onu suç piçi haline getirenlerin de insan olduğunu düşünmek kimsenin işine gelmez. ‘Bu dünya böyledir işte. Düzeni değiştirecek bir ben mi kaldım anasını satayım’ deyince de iş bitiverir.
‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözünü erkek ağzından pek düşürmez ama her nedense çocuğuna veya çocuklarına kötü örnek olduğunu hiç düşünemez. Altı yaşında bir erkek çocuğu ikide bir bakkala içki almaya gönderilirse sonunda tabii içkinin ne olduğunu merak etmeye başlayacaktır. Bir de erkek evlat sahibi olduğu için dokuz ya da on yaşındaki çocuğuna içki içiren babalar vardır. ‘Benim oğlum erkek adam içki de içer, sigara da içer, kumar da oynar.’ Hatta babaya göre kız evlatlar erkek evladın her dediğini yapmak zorundadır. Ama kız evladın aşağılanışı, baba sevgisinden uzak kalması ve daha birçok neden, çocuğun evden soğumasının başlangıcı olmaktadır. Artık sıra kızın içindeki isyanların galip geleceği günü beklemeye kalmıştır. Erkek kardeşe göre sevgiden yoksun büyümüş olan kız çocuğunun okuması da çok görülürse siz bu kızdan hayır bekleyin artık.
Bizim konumuz doğacak çocuğun cinsiyeti değil, geleceğinin ne olacağıdır. Altı-yedi yaşındaki bir çocuğa büyüdüğünde ne olacağını sorduğunuzda, kızsa, hemen doktor, hemşire, hostes oldu gitti işte. Erkek çocuğu da doktor, pilot, subay, mimar, mühendis oldu mu bu ailenin sırtı bir daha yere gelir mi hiç?
Bu dünyada şeytan denen bir yaratık varsa, o da insanın kendisidir. Zevkini yaparken her şey güzel. Ama kuyruğun tutuşunca şeytana uymuş ol. Bu kime inandırıcı gelir?
İşte size toplum denen büyük birliğin en büyük rahatsızlığı: Gören Körlük Hastalığı. Ve ne yazık ki bu hastalığın tedavisi mümkün değildir.
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.