Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği

Muhammed B. Salih El-Useymîn

En Beğenilen Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği Gönderileri

En Beğenilen Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği kitaplarını, en beğenilen Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği yazarlarını, en beğenilen Şüpheleri Yok Eden Tevhid Gerçeği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kimi insanlar Müslüman olduğunu iddia etmekle birlikte, Lâ ilâhe illallah sözünün anlamını bilmemektedirler. Çünkü onlar maksadın Lâ ilâhe illallah’ın anlamını bilmeksizin ve ona i’tikâd etmeksizin, sadece harflerini telaffuz etmekten ibâret olduğunu sanırlar.
Allah Rasûlünün sözü Allah’ın kelamına aykırı olamaz. Aynı şekilde Allah’ın kelamı da birbiriyle çelişmez.
Reklam
Zorlanan kimse dışında, îmânından sonra kâfir olan hiçbir kimsenin mazereti makbul değildir. İster şaka, ister bir görevi kaybetmemek, ister vatanı savunmak ya da buna benzer hangi maksatla olursa olsun, kendi tercihi ve iradesi ile küfrü gerektiren bir iş yapan kişi, kâfir olur. Çünkü yüce Allah, kalbi îmân ile dopdolu olmak şartıyla zorlanan kimse dışında hiçbir kimsenin kâfir olmasının mazeretini kabul etmemiştir.
Sayfa 138Kitabı okudu
İnsanların birçoğu kınanmak korkusu veya bir makam ya da dünyalık ümidi yüzünden hakkı kabul etmek istemez.
Sayfa 135Kitabı okudu
Allah’tan başka hiçbir kimsenin yerine getirmeye güç yetiremediği herhangi bir hususu, Allah’tan başkasından dua ederek isteyen bir kimse, -dua ettiği varlık ister canlı, ister ölü olsun- müşrik ve kâfir olur.
Reklam
Peygamber (s.a.v) yüce Allah’tan başkası adına yemin etmeyi haram kılmış ve bunu şirk çeşitlerinden biri olarak değerlendirerek şöyle buyurmuştur: “Kim Allah’tan başkası adına yemin ederse, o kâfir olur, ya da şirk koşmuş olur.”
Sayfa 145 - Ahmed, Müsned, 2/125; Ebû Dâvud, el-Îmânu ve’n-Nuzûr, Bâbu’l-halfi bi gayrillahi Teâlâ; Tirmizi, en-Nuzûr, Bâb-u kerâhiyyeti’l-halfi bi gayrillahi; Tirmizi: “Hasen bir hadistir.” demiştir; Beyhaki, es-Sünen, 10/29; el-Beğavî, Şerhu’s-Sünne, 10/7; Hâkim,Kitabı okudu
Allah, Rasûlü Muhammed'i (s.a.v) kendilerini ibâdete veren bir kavme peygamber olarak gönderdi. Fakat onların bu ibâdetleri, Allah’ın hakkında hiçbir delîl indirmediği, bâtıl bir ibâdet idi. Bu kavim, sadakalar veriyor ve pek çok hayır işliyorlardı. Ancak bu hayırların onlara bir faydası olmuyordu, çünkü onlar kâfirdiler. Yüce Allah’a yakınlaşmanın bir şartı, yüce Allah’a yakınlaşmaya çalışan kimsenin Müslüman olmasıdır. Onlar ise Müslüman değillerdi. Onlar, putlara kendilerini yüce Allah’a daha çok yakınlaştırsınlar diye ibâdet ediyorlardı. Onlar, putların, Allah’tan başka varlıklar olduğunu, kendilerine bir fayda sağlayamayacak, bir zarar veremeyecek olduklarını bilmekle birlikte, Allah nezdinde kendilerine şefaatçi olacaklarını kabul ediyorlardı. Ancak onların bu şefaat ümitleri bâtıl bir ümitti.
"Âdemoğullarının dinlerini terk edip küfre girmelerinin sebebi, salih zatlar hakkında aşırıya kaçmalarıdır." Aşırıya kaçmak: İbadette, amelde ve övgüde, yermek ya da haddi aşmak demektir.
Kâfirlerin en cahilleri bile "La İlahe İllallah"ın manasını kavrıyorlardı.
44 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.