nasıl olsa bir karar vereceksin. toplumun bir üyesi olarak karar vermeden yaşaman zaten mümkün değil. her gün, her konuda irili ufaklı kararlar vererek sürdürüyorsun
hayatını.
biz gerçeklerle her zaman yüzyüze gelebiliriz, ama bazen hakikate erebiliriz.
yararına, yüceliğine, üstünlüğüne inandığımız hakikat bizim oluşumumuzu bekler.
İçinde yaşadığımız medeniyet bizi kolay
karar verme mecburiyeti altında tutarak karar verme gücümüzü azaltıyor. Hakkında karar vereceğimiz öyle tercihlerle yüzyüze geliyoruz ki bunlar insan oluşumuz ve insan kalışımıza yol açan kararı verme mevkiimizi tahrip ediyor. Ticari malların markalarından birini tercih kararı almak zorunda bırakılıyoruz. Siyasi partilerden birini oylarımızla destekleme kararı karşısında bırakılıyoruz. Televizyon kanallarından hangisinin bombardımanına maruz kalacağımızı kendimiz kararlaştırıyoruz. Bütün bu "kolay" kararlar, bize sunulan tercihlerin mahiyetini sorgulayarak alacağımız "zor" karar verilmediği taktirde bizi insanlığımızdan koparıyor. Çünkü böylelikle insan oluşumuzun temelinde yer alan bir özellik bizim o temelin üzerinde yükselecek binadan yoksun kalacağımız biçimde kullanılıyor. Varsa insanlığımız yıkılmak, olacaksa insanlığımızın teşkiline engel olunmak isteniyor. Bu tahrip faaliyetine sanki bu yıkım gerçekleşmiyormuş gibi davranarak, yani bize sunulan tercihlerden birinde karar kılarak karşı çıkamayız. İnsanlık lehine karar vermek için önce bize sunulan tercihler arasında seçim yapmanın bizi "karar verebilen" mevkiine getirip getirmediğine bakmamız lazım.