Evet kardeşim, hayat bir gündür ama nasıl bir gündür anlatayım:
Sabah doğumumuz, bebekliğimizdir, öğlen ço- cukluğumuzdur, ikindi gençliğimizdir; akşam olgunluğumuzdur, yatsı ihtiyarlığımız, yaşlılığı mızdır; gece girdiğimiz yatak ise mezarımız, ölümümüzdür.
Bir ömrün sabahı, öğleni, ikindisi iyi geçmişse gecesi de öyle geçer. Yani bir ömrün dünyası nasıl geçerse ahireti de öyle geçer kardeşim.
Evet, bizim hayatımız bir gündür ama beş durağı olan, kuralları ve kaideleri olan, kafamıza göre değil, Kitabımıza göre yaşadığımız bir gündür.
Allah günahları bağışlayan ve affedendir. Fakat sıkıntı, günahlarına karşı laubalilik yapma sıkıntısıdır. Yeryüzü bunun için bir bataklığa döner.
Dünya, 'ne var canım aldık verdik, ne faizi' dendiğinde batar!
Zina edenden çok zinayı çağın bir gerekliliği gibi görenler yüzünden bir bataklığa döner dünya!
Zinaya aşk adını, flört adını, ciddi düşünüyorum kalıbını yapıştıranlar yüzünden dünya bataklığa döner kardeşim.
Bizler, 'yüz bin kere tövbe eder, yine şarap içeriz' şarkıları ile büyümüş, bu melodilerle uyutulmuş nesilleriz.
Günahlar kire, tövbe ise bunları yıkayan deterjana benzer. Günahına samimi tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir. Tövbe et kardeşim, çünkü senin Rabbin yüce kitabında 68 kere "Muhakkak O, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir" buyuruyor.
Ademoğluna kıyamet günü şunlar sorulmadıkça asla yerinden ayrılmaz:
Ömrünü nerede ve ne şekilde geçirdiği,
İlmi ile ne yaptığı,
Malını nerede kazanıp nereye harcadığı,
Bedenini nerede yıprattığı."
(Tirmizi, no:2419)