Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tam Ekran Gönderileri

Tam Ekran kitaplarını, Tam Ekran sözleri ve alıntılarını, Tam Ekran yazarlarını, Tam Ekran yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
bir zamanlar, özgürlük, arzu, zevk, aşk cinsel açıdan birbirine bulaşabilir özellikteyken, bugün, öyle görünüyor ki bunların yerini nefret, düş kırıklığı, güvensizlik ve cinsiyetlerin birbirlerine karşı hıncı alıyor.”
Küreselleştirilen şeylerin başında, pazarlar, değiş-tokuşların ve bütün ürünlerin uygunsuz birararadalığı ve paranın sürekli dalgalanması gelir. Kültürel açıdan, bu, bütün göstergelerin ve bütün değerlerin uygunsuz bir biraradalığının göstergesidir, yani pornografidir. Çünkü, bilgisayar ve iletişim ağları boyunca, her şeyin ve ne olursa olsun her şeyin birbirini izlemesi, dünya çapında yayılması düpedüz pornografidir. Bunun için cinsel ayıbın olmasına gerek yok, karşılıklı etkileşime dayalı çiftleşme yeterlidir.
Reklam
Para, kötülüğün ilkelerine bağlıdır, kullanılış amacında kötülüğün hesabına çalışır; paranın iyiliğe doğru yol alması için, ustaca başka yönlere saptırılması gerekir.
Medyanın, sürekli bir biçimde, şiddet, mutsuzluk, felaket üzerinde ısrarla durması, insanlar arasındaki azıcık ortak dayanışmayı yüceltmek yerine, durmadan gerçek acizliğimizi ortaya koymakta ve bizi panik ve vicdan azabına garketmektedir..
Bir insandaki en kötü şey, fazla şey bilmesi ve bildiklerinden daha aşağı düzeyde olmasıdır.
Hızla yaygınlaşan enformasyonun, bireyin ve genelde türün ihtiyaç ve yapabilme gücünün sınırlarını aştığına göre, insanlığın bütününü aynı beyinsel otomatizm ve zihinsel az gelişmişlik yazgısına bağlamaktan başka işlevi yoktur. Çünkü şurası apaçık ortadadır ki, eğer belli bir bilgi dozu bilgisizliğimizi azaltıyorsa, yoğun bir yapay zekâ dozu da, doğal zekâmızın yetersiz olduğunu bize inandırır ve bizi bu yetersizlikle baş başa bırakır. Bir insandaki en kötü şey, fazla şey bilmesi ve bildiklerinden daha aşağı düzeyde olmasıdır. Sorumluluk ve heyecana bağlı yetenek için de aynı şey söz konusudur: Medyanın, sürekli bir biçimde, şiddet, mutsuzluk, felaket üzerinde ısrarla durması, insanlar arasındaki azıcık ortak dayanışmayı yüceltmek yerine, durmadan gerçek acizliğimizi ortaya koymakta ve bizi panik ve vicdan azabına garketmektedir.
Reklam
Çocukluğun çoktan kaybolmakta olan bir tür olduğunu bilmek için Birleşmiş Milletler Örgütü'nün de benimsediği İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni görmek yeter: "Hayır deme olanağına sahibim... Nerede, nasıl ve ne olduğumu bilme hakkına sahibim. Dengeli ve uygun bir beslenme hakkına sahibim... Fiziksel ve zihinsel her tür şiddete karşı, herkes beni korumalıdır. Benim şarkı söyleme, dansetme, oynama, mutluluğum için yeteneklerimi geliştirme hakkım vardır...vb." (Çocukları, bu şekilde acayip ve taşkın bir hukuksal kılığa büründürerek onları bu denli gülünç kılan ve bilgiç bir maymuna dönüştüren ve bu denli uydurmaca olan bir başka beyanname yoktur, üstelik bu beyanname yetişkinler tarafından hazırlanmıştır).
Üretimi, gitgide teknik bir işleme dönüşmüş olup asla eşeyli üremeye dayalı bir yazgısı olmayan bir türün kalıntısı olarak idealleştirilmiş ve fetişleştirilmiştir, işte çocuk bu olağanüstü biçimde kaza eseri ürüne dönüşen varlıktır.
Yalnızca bir erkeğin ve bir kadının birlikteliğinin anlamı olan çocuğun değil, aynı zamanda bir geçmişin ve bir geleceğin birlikteliğinin (ikisi sonuçta bir bellek yaratmıştır) anlamı olan çocuğun sonudur bu. Sonunda, çocuk teknik bir performansa, gerçek bir "başkası" olmaktan ziyade minyatür bir proteze dönüşüyor.
Uyuşturucu, bütün uyuşturucular, belaları baştan savma, gerçekleri baştan savma, toplumsal düzeni, şeylerin duyarsızlığını baştan savma yollarıdır. Ama onlar sayesinde, toplum, bazı unutulmuş iktidarları, bazı itkileri, bazı iç çelişkileri baştan savar, bu yoz etkiyi üreten de toplumdur, onu mahkûm eden de toplumdur. Toplum, bu yoz etkinin önüne geçemediğine göre, en azından onu lanetlemeyi bırakmak zorundadır.
Reklam
İnsanın kendisini deliliğe karşı nevrozla etkilice koruduğu biliniyor, aynı şekilde, mutlak kötülüğe karşı, iyilikle değil de, göreceli kötülükle savunma yapılır.
...Nefret (ırkçılık vb) ötekini dışlamaktan çok, ötekiliğin bağnazlığı olsa gerek. Nefret, yapay bir ötekinden (bu herhangi biri olabilir) kurtulmayla, umutsuzca, yitirdiği ötekini telâfi etmeye çalışır. Sinir cerrahisi ameliyatı geçirmiş bir dünyada, çatışmaların çarçabuk güdük kaldığı bir dünyada, ötekiliği diriltmeye çalışır -bu da onu yok etmek içindir. Bu ölümcül özdeşleştirmeden, kültürümüzün devingenliği karşısında mahkûm olduğumuz bu otistik içine kapanıklılıktan kurtulmaya çalışır. Çünkü bu kültür hınç duyma kültürüdür, ama aynı kültürün içinde, ötekine duyulan hıncın arkasında, kendimize karşı duyulan hıncın, kendimizin ve benzerin diktatoryasına karşı duyulan hıncın olduğunu tahmin etmek gerekir ve bu hınç kendi kendimizin yıkımına dek gidebilir.
Aşırı koruma savunmayı ve bağışıklığı ortadan kaldırmaktadır: Teknik olarak işsiz bırakılan antikorlar, organizmanın kendisini hedef alırlar.
Geleneksel şiddet, zulüm ve mücadeleyle orantılıdır, nefret ise konsensüs ve erişim kolaylığıyla..
Gerçek toplum, politik sınıfla ilgilenmez, ama aynı zamanda da bunu bir gösteri gibi seyreder. Böylece medya, sonunda bir işe yarar ve "gösteri toplumu" bütün anlamını bu vahşi ironide bulur: Kitleler, politik sınıfın yaptığı yolsuzlukların herhangi bir biçimde ortaya çıkışı boyunca, kendilerini temsil edenlerin iş görememezliliğini seyretmektedirler. Politik sınıfa, kala kala halkın zevki için gerekli gösteriyi sağlayabilmek amacıyla kendini kurbanlık olarak sunma zorunluluğu kalır. Çünkü, iktidarın temel yasası vaktiyle bir ölüm tehlikesi anlamına geliyordu, iktidarın sıfır derecesi ise, yapay bir ateşte yakılmaktan başka bir anlam içermiyor.
306 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.