Sayfa Sayısına Göre Tanrıların Alacakaranlığı Sözleri ve Alıntıları
Sayfa Sayısına Göre Tanrıların Alacakaranlığı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Tanrıların Alacakaranlığı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bundan beş yüz yıl sonra insanlık, Ay ve Mars'ta kalıcı üstler kurduktan sonra derin uzayı keşfetmeye başlayacak. Yeni nesil uzay gemilerimizden biri eninde sonunda zeki yaşama ev sahipliği eden bir gezegene rastlayacak. Ya karşılaştığımız zeki yaşamın teknolojik bakımdan ilkel olduğu ortaya çıkarsa? O zaman ne yaparız? Geri çekilip onları uzaktan incelemekle mi yetiniriz? Evet, belki bir iki aylığına. Ama onların dilini inceledikten ve tamamen öğrendikten sonra (etnologların her gün yaptığı gibi) onlarla fiziksel temasa geçeceğiz, çünkü, eh, insanların yaptığı şey budur. -kendimize engel olamadığımız için her şeyi dürter, inceleriz. Bu zeki varlıkların kültürel gelişimine müdahale edeceğiz. Onları nazikçe iteceğiz. Onlara birkaç şey öğreteceğiz. Onlara bilimin ve çeşitli akademik disiplinlerin temellerini aktaracağız. Ve oradan ayrılışımızdan nesiller sonra, "antik" ziyaretimiz mit ve fantezi olarak görülecek, çünkü ziyaretimizin antik metinlerdeki anlatısı o toplumun zeka küpü bilim insanları tarafından "bilimsel olmayan" şeyler kategorisine sokulacak..."
(...) ve böylece Lucifer'ın iki kelimeden oluştuğunu fark ettim: lux(ışık) ve ferre(getirmek, taşımak). O halde Lucifer aslında ışığı getiren ya da taşıyan anlamına geliyordu. Işığı getiren kişi çıka çıka Şeytan çıkmıştı!
Süleyman'la Saba Melikesi son kez Palmiyeler şehri Tadmor'da buluşmuştur. (Suriye çölünün kuzeyindeki bir vaha şehri olan Tadmor sonradan Palmira adını almıştır.) Süleyman büyük aşkı için şehirde devasa bir mozole inşa ettirmiştir. Muhammed Peygamber'in biyografisini yazan Muhammed al-Hassan birinci Halife Velid'e (M.S. 705-715) üzerinde "Bu, Süleyman'ı eşi dindar Belkıs'ın mezarı ve tabutudur" yazan bir mezar bulduğunu bildirmiş. Halife mezarı açtırmış. Mezarın içindeki şeyi gördüğünde kanı donmuş ve mezarın kapatılmasını, bir daha da asla açılmamasını emretmiş. Mezarın üzerine uyarı olarak büyük bir bina diktirmiş. Halifeyi böyle büyük bir dehşete sürükleyen neydi? Belkıs'ın mezarı bir devin mezarıydı!
“Hans Hörbiger’in Dünya Buz Teorisi’nde Dünya’nın etrafında dolaşan birçok farklı ay olduğunu ve şimdiki ayın yalnızca 14.000 yıldır yörüngede olduğunu iddia ettiğini de unutmamalıyız. Hörbiger çeşitli ayların birçok farklı kültürün yükselişi ve yıkılışının gerçek sebebi olduğunu öne sürmüştür...”
Her çocuk evrenin insanoğluna düşmanca davranan bir ortam olduğunu bilir. Ama biraz daha derine bakarsanız bunun doğruu olmadığını görürsünüz. Evren son dereve misafirperver bir yerdir.
Kimse Tiwanaku ve Puma Punku'nun altındaki bu tünellerle hava bacalarının ne için kullanıldığını bilmiyor. Posnansky 1913'te bile bu konu hakkında yazıyordu! Kiss de 1939'da! Ama dönemin çok ciddi bilim topluluğu onlara gülüp geçti. Peki, şimdi ne olacak? Ben hâlâ geçmişe saplanıp kalmış, kurulu düzen sevdalısı ahmaklardan "mantıklı" bir cevap bekliyorum; onlar muhtemelen Taş Devri budalalarının bu muazzam tünellere karanlıkta bilye oynayabilmek için gerek duyduğunu söyleyecektir.
Puma punku'daki taş blokların birinde, hepsi birbirinin üzerinde olan beş çöküntü var. Hausdorf bu deliklerden bir pusula geçirdi ve delikten deliğe manyetik sapma olduğunu fark etti.
Bir fizikçi böyle bir anormalliği sorgular; bir arkeolagsa bu konuda hiçbir şey bilmez.