İnsan kimdir? Aciz hayvanlar mıyız yoksa üstün varlıklar mı? Bugünlere nasıl geldik, neleri başardık, hayvanlardan ne farkımız var ya da yok, dünyamız ve diğer canlılar için neler yaptık ve yapıyoruz, bunları gözden geçiriyoruz. Geçmişle bugün arasında güçlü analizlerle karşılaştırmalar yapan ve geleceği bu analizlerle öngören mükemmel bir eser.
Yoğun bilimsel terimlerden ziyade sade ve anlaşılır anlatımla fen bilimleri ve sosyal bilimler ışığında insanlığın tarihini öğreniyoruz.
İnsan olarak ne kadar acımasız ve ahmak olduğumuz belgeleriyle yüzümüze vuruluyor. Yazarın analizlerini ve düşüncelerini genel itibarıyla yerinde buldum ve katılıyorum. Ancak bir istisna var: Popüler kültür klişesi "Ermeni Soykırımı" hikayesini "Yahudi Soykırımı" ile aynı konumda incelemesini kesinlikle kabul edilemez buluyorum ve küresel lobilere göz kırpmak için bir cümlede ifade ettiğini düşünüyorum; zira yazar Türk tarihine oldukça hakim bir tarihçi ve gerçek bir tarihçi tarihsel olayların nasıl değerlendirileceğini gayet iyi bilir.
Ayrıca, etrafta Neandertallerin olması işimize de yarayabilir. Pek çok sanayici, iki Sapiens'in işini yaptırmak için tek bir Neandertal'e para ödemeyi tercih edecektir.
Hayvan hakları savunucuları hayvanların genetik mühendisliği deneylerinde acı çekmesine ve çiftlik hayvanlarının ihtiyaçlarının hiçe sayılarak yetiştirilmesine karşı seslerini yükseltiyorlar.
Nietzsche'nin de söylediği gibi, yaşamak için bir sebebiniz varsa her şeyle baş edebilirsiniz. Anlamlı bir hayat, zorluklar içinde geçse de son derece tatmin edici olabilir, buna karşılık anlamsız bir hayat da ne kadar konforlu olursa olsun korkunç olabilir.
Para, toplumsal statü, plastik cerrahi, güzel evler, iktidar konumları, bunların hiçbiri size mutluluk getirmez, uçup gitmeyen gerçek mutluluk sadece serotonin, dopamin ve oksitosin sayesinde olur.
Bugün nihayet mutluluğun sırrının biyokimya sistemimizde olduğunu anladığımıza göre, zamanımızı politika ve sosyal reformlarla, siyasi mücadele ve ideolojilerle ilgilenmekle geçirmeyi bırakıp bizi gerçekten mutlu eden tek şeye odaklanabiliriz: biyokimyamızı manipüle etmek.
Diğer tüm zihinsel durumlar gibi mutluluk da maaş, toplumsal ilişkiler veya siyasi haklar tarafından değil, karmaşık bir sinirler, nöronlar, sinapslar ve serotonin, dopamin ve oksitosin gibi çeşitli biyokimyasal malzemeler tarafından belirlenir.
Tarih boyunca fakirler ve baskı altındakiler en azından ölümün eşitleyici olduğunu, zenginin de fakirin de öleceğini düşünerek teselli buldular; fakat bu insanlar kendilerinin öleceğini, zenginlerinse genç ve güzel kalacağını düşünerek rahat edemezler.
Ortalama bir Mısırlının açlık, hastalık veya şiddetten ölme ihtimali II. Ramses veya Kleopatra döneminde, Hüsnü Mübarek dönemine göre çok daha yüksekti, hatta Mısırlıların fiziksel koşulları hiç şimdiki kadar iyi olmamıştı. Dolayısıyla bu insanların 2011'de sokaklarda dans ederek Allah'a şükredeceklerini düşünebilirdiniz, oysa onlar ayaklanarak Mübarek'i devirdiler. Sonuçta, kendilerini firavunların yönetiminde yaşayan atalarıyla değil, Obama'nın Amerika'sındakilerle kıyaslıyorlardı.
Eşlerimizi, arkadaşlarımızı ve komşularımızı seçebiliyoruz, ama onlar da bizi bırakmayı seçebilirler. İnsanlar artık kendi yaşamlarına daha önce olmadığı kadar çok etki edebiliyorken, bir yandan da bağlanmakta zorlanabiliyorlar; dolayısıyla da çözülen topluluklar ve ailelerle birlikte giderek yalnızlaşan bir dünyada yaşıyoruz.
Nobel Barış Ödülü aslında atom bombasının mimarı Robert Oppenheimer ve meslektaşlarına verilmeli, çünkü nükleer silahlar süper güçler arasındaki olası bir savaşı kolektif bir intihara dönüştürerek silahlanma yoluyla dünya üzerinde hâkimiyet kurmayı imkansız hâle getirdi.
Suriye, Lübnan, Ürdün ve Irak ulusları; yerel tarihi, coğrafyayı ve ekonomiyi dikkate almayan Fransız ve İngiliz diplomatlarının kumun üzerine rastgele çiziktirdiği sınırların ürünüdür.
Ortaçağ Avrupa'sında, aristokratlar paralarını aşırı lüks şeylere dikkatsizce harcarken köylüler her kuruşu sayarak tutumlu yaşarlardı. Bugünse durum tam tersine döndü; zenginler kendi yatırımlarına ve varlıklarına dikkat ederek yaşarken, daha az varlıklılar borca girerek hiç ihtiyaçları olmayan arabalar ve televizyonlar alıyorlar.