Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarih, Toplum ve Gelenek

Ali Bulaç

Tarih, Toplum ve Gelenek Gönderileri

Tarih, Toplum ve Gelenek kitaplarını, Tarih, Toplum ve Gelenek sözleri ve alıntılarını, Tarih, Toplum ve Gelenek yazarlarını, Tarih, Toplum ve Gelenek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gelinen noktada batılılaşmanın hiç değilse 2.Mahmut ve Mustafa Kemal'in izlediği jakobenci politikalar bağlamında beklenen sonucu vermediğini söyleyebiliriz. Merkezî ve emredici modernleşme projeleri dünyanın her yanında olduğu gibi Türkiye'de de büyük sosyal çalkantılara, kimlik krizine, sıcak çatışmalara sebebiyet vermektedir.
Sayfa 243Kitabı okudu
"Hani Lut, kavmine şöyle demişti: Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayasız-çirkinliği mi yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz azgın bir kavimsiniz."(A'raf 7/80-81) Bu olay, bir şehrin sakinlerinin neredeyse tümü tarafından geçerli bir tutum şeklinde benimsenen bir hayasızlığı (eşcinsellik-homoseksüellik) önleyebilmek için, önceki kavimlerin evrensel olan saf bir geleneğine vurgu yapmaktadır.
Sayfa 228Kitabı okudu
Reklam
Geleneksel yapıya karşı çıkılırken, geleneğin kendine de karşı çıkılması, geleneğin içinde barındırdığı sayısız kültür unsurunun, örf ve âdetin mahkûm edilmesi, büyük toplumsal huzursuzlukların ortaya çıkmasına yol açan başlıca nedendir.
Sayfa 227Kitabı okudu
Geleneksel yapı, bilince karşı olarak, insana nefs-i emmare tarafından sınırları çizilmiş bir yaşama tarzı sunar. Taklid, tekrar ve alışkanlık, deyim yerindeyse hareketten ve değişimden hoşlanmayan geleneksel yapının koruyucu formları olduklarından, insan ve toplum, hiçbir zaman farkında olmadığı, eleştirisini yapmayı düşünmediği, doğruluğunu ve yanlışlığını test edemediği katı ve güçlü bir çark içinde döner durur. Taklit, tekrar ve alışkanlık, geleneksel yapının üç esaslı mekanizmasıdır.
Sayfa 221Kitabı okudu
Ulus devlet düşüncesi ile birlikte, ulusal kültürlerin önem kazanmaya başlaması, bir devletin kendine referans olarak aldığı kültürü yüceltmesine, neredeyse mutlaklastırmasına yol açtı. Gerçekte ise bir kavmin, sadece kendine ait olmasından dolayı mensup olduğu kültürü yüceltmesiyle kendine tapınması aynı şeydir.
Sayfa 215Kitabı okudu
Bu bize, tarihin yanlış olarak İslâm medeniyeti diye sunduğu medeniyet, Kur'an'ı ve Sünneti kılavuz edinen ve Peygamber Medine'sine özenen Müslümanların medeniyeti değil, zorbaların, nifakla içyüzlerini maskeleyen aldatıcıların, ümmeti soyan halife-sultanların, şahların, şehzadelerin, beylerin ve müstekbirler elitinin medeniyetidir.
Sayfa 158Kitabı okudu
Reklam
Bugün medeniyet, hâlâ batılı kimliği içinde, batılı olmayan bütün toplumların aydınlarını kendisine bir büyü gibi çekmekte, söz konusu aydınlar ile batılı mali ve kültürel güçler arasında sağlanan işbirliği sayesinde, dünya bütün yerli kültürlerden, örf ve adetlerden, geleneklerden hatta dinlerden tecrit edilmek istenmektedir. Amaç, batılı üretim tekniklerine uygun, Batı kapitalizminin ürettiği malları kolaylıkla tüketebilecek standart bir kalıba dökülmüş bir dünyayı, bütün ülkeleri, ulusları ve halklarıyla "ortak bir sömürü ve tüketim pazarı"na dönüştürmektir.
Sayfa 134Kitabı okudu
Kültürlerin başlangıç noktasında mitolojiler, kahramanlar ve evliya ait masallar var. Bunu bilinç kazanma, ilk felsefe, riyazet, püritanizm ve sivil hayatın gelişmesi devri izler. Akılcılık, aydınlık ve büyük felsefe sistemleri çağı üçüncü döneme aittir. Dördüncü dönemde büyük dünya kentlerinin doğduğu medeniyet çağıdır. Bu çağda amacı sadece mutluluk olan materyalist bir istiras başlar. Bilimlerde uzmanlaşma çıkar, iktisat devleti güçlenir; teknik, spor, lükse düşkünlük dini ve metafiziği geriye iter. TOPLUMSAL ÖNDERLİK MÜHENDİSLERİN ELİNE GEÇER VE BUNLAR DÜŞÜNCELERİYLE SANATÇILARIN YERİNİ ALIR. Devlet sezarlaşır ve despotizme yönelir. Toplum kitleye dönüşür. Kültür sertleşir ve yeni kültüre başlangıç olan genç halklar, yabancı fatihlerin ganimeti olur.
Hikmetsiz düşünce, salt zihnî bir spekülasyondur. Peygamberlerin, tarih boyunca insanın düşünce geleneğinde "Nübüvvet, İlim(el-ilm) ve Hikmet"i diri tutmaya çalışmalarının sebebi, bir bakıma düşünme eylemini salt bir spekülasyona karşı korumak ve nefsin aklı kendi hakimiyeti altına almasının önüne geçmekle yakın bir ilgisi var.
En yüce ve kutsal bir kavram dahi, bütün tarihsel anlamlanlarından soyutlanarak özel ve belli bir dünya görüşünün sınırlayıcı terimleriyle yeniden tanımlanmaya kalkışıldığında kendi gerçekliğini, hakiki ve meşru kimliğini kaybeder.
Reklam