Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar

R. G. Collingwood

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar Gönderileri

Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar kitaplarını, Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar sözleri ve alıntılarını, Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar yazarlarını, Tarihin İlkeleri ve Tarih Felsefesi Üstüne Başka Yazılar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gerçekten de karakter, özgürlüğe engel olmak bir tarafa, onu bahşeder: ya da daha doğru bir ifadeyle, genel olarak özgürlüğü değil, fakat şu ya da bu şekilde davranmaya dönük özel bir özgürlüğü bahşe­der. Belli eylemler ancak belli türden bir karaktere sahip bir in­san için mümkündür; dolayısıyla onun böyle bir karaktere sa­hip olması belli bir etkinlik alanını kapatmak yerine bu alanı ona açar.
Sayfa 279Kitabı okudu
Kanıtın ne olmadığını zaten biliyoruz: o tarihçinin kafasınca yutulup sonra kusulan hazır yapılı tarihsel bilgi değildir. O sadece tarihsel bilginin ham malzemesidir. Eğer hangi tür şey­lerin kanıt hizmetini görme vasfı vardır diye soracak olursak, cevap basılı bir sayfa, yazılı bir belge, sözlü bir ifade, harap bir bina, bir parmak izi vb. gibi tarihçinin kavrayabileceği şeyler olmalıdır. Sadece bir başkası için kavranılabilir olan tarihçi için kanıt değildir; şayet sadece tek bir tarihçi bir belgeyi görmüş ise, başka tarihçiler için kanıt teşkil eden belgenin kendisi değil, onun belge hakkındaki açıklamasıdır. Eğer hangi tür özel şeyler kanıt olarak kullanılabilir diye soracak olursak, cevap her türden şey olmalıdır. Görüp, işitip, dokunup, tadıp, koklayacağı­mız tek bir şey olmasın ki tarihsel bir soruyla ilgili kanıt olarak kullanılamasın, eğer ona kafamızda doğru soruyla müracaat edersek ve algılanan nesnenin onunla hangi bakımdan ilgili olduğunu anlayacak akla sahip isek.
Sayfa 251Kitabı okudu
Reklam
Tarihçiler kendilerine söyleneni sadece kabul etmekle yetindiklerini; ya da bunu, en çok itimada değer buldukları otoriteleri seçerek, sadece eleştirel bir ruhla yaptıklarını zanne­debilirler; fakat asla sadece bu iki şeyin ikisini yapmazlar: her zaman bir ölçüde, gerçekten ne olup bittiğini keşfetmek için otoritelerinin yargı-ifadelerini ipucu olarak kullanarak, kendi kendilerine düşünürler. Fakat her türlü tarihte mevcut olan bu kurucu [constructive] veya çıkarımsal [inferential] unsur çoğu kez zayıf ve deyiş yerinde ise henüz gelişmemiş durumdadır; iyi bir tarihsel çalışmayı vasat olanından ayıran bu unsurun da­ha yüksek gelişmesidir.
Sayfa 237Kitabı okudu
Nasıl ki bilim adamı kendi tecrübe alanına giren gözlem ve de­neylerden yola çıkıyorsa, tarihçi de kendi alanına giren kayıt ve kanıtlardan hareket eder; ve tarihsel düşüncenin şimdiki dene­yimle bağı kişisel deneyim alanına girmeyen hiçbir şeyin tarih­çi için bir "kaynak" olamamasında yatar. Eğer o kendisinin gör­mediği bir belgeye ait başkasının tasvirine güvenirse, kaynağı bu belge değil, fakat ona ait tasvirdir.
Sayfa 222Kitabı okudu
Hegel açıkça canlı bir tarihsel gerçeklik ve tarihsel yöntem anlayışına sahip oldukça yetenekli bir tarihçi, pek yetenekli olmayan bir doğa bilimcidir; eğer bunlardan biri veya diğerinde esaslı bir şekilde yanılmışsa, bu daha büyük olasılıkla Doğa ol­malıdır? Ayrıca Leibniz'in söylediği gibi, filozoflar genellikle iddia ederken haklılar ve inkar ederken yanılıyorlardır. Peki öyleyse: doğanın bir tarihi var mı?
Sayfa 209Kitabı okudu
İnsanın ya da insan soyunun şu veya bu türünün anatomik veya fizyolojik tasviri tarih değil, fiziksel antropolojidir. "İnsan Irkları"yla ilgili kitaplar, doğa biliminin kamuoyunun dikkatini kendisine çekerek, tarihin alanını gasbetmekten çok, tarihsel düşüncenin gelişimini engellemeye ça­lıştığı propoganda belgeleri olmalarının dışında, hangi türden olursa olsun, tarihsel bir ilgiye (çekiciliğe) sahip değildir. Tarih­çinin ilgisini üzerine çeken şey, kendi başına insanın fiziksel or­ganizması değil, fakat düşüncelerini dile getirmek için onunla yaptığıdır.
Sayfa 178Kitabı okudu
Reklam
İnsanların kimi zaman doğru kimi zaman yanlış düşündüğünü hesaba katmadan düşünceyi incelemek; insanların kimi zaman akıllıca veya onurlu ya da sonuç alıcı biçimde davrandığını, ki­mi zaman da bunların tam tersine hareket ettiğini hesaba kat­madan davranış incelemesi yapmak hiçbir biçimde düşünce ve­ya davranış incelemesi değildir ve bu ilkelere dayalı olarak ya­pılmış bir inceleme aydınlatmayı vadettiği konuyla ilgili hiçbir şey bulup ortaya koyamaz.
Sayfa 169Kitabı okudu
Okulda tarihi kötü bir şekilde öğrenmiş ve o zamandan beri hiç tarih çalışmamış birisi, tarihte olaylar, tarihler ve yerlerden başka bir şeyin bulunmadığını düşünebi­lir: dolayısıyla her nerede olaylar, tarihler ve mekânlarla bulu­şabilirse, kendisini tarihin huzurunda düşünecektir. Fakat tari­hi akıllıca çalışmış birisi onun asla safi olaylarla değil, özneleri­nin düşüncelerini dışa vuran eylemlerle ilgili olduğunu; tarih ve mekânların oluşturduğu çerçevenin tarihçi için sadece, her bir eylemi kendi konteksi içerisine yerleştirmeye yardım ede­rek, bu konteks içerisinde eylemde bulunan bir öznenin düşün­celerinin ne gibi bir şey olabileceğini kestirmesine katkıda bulunmasından ötürü değerli olduğunu bilir.
Sayfa 145Kitabı okudu
Tarihçinin salt olay olarak olaylara dönük biricik ilgisi onları dile getirdikleri düşüncelerin kanıtı olarak okumaktır; sadece bir düşüncenin ne olduğunu bilen, fakat onun doğru ya da yanlış olduğunu bilmeyen bir kimse, bir tarihçinin onunla üstüne aldığı işi yerine getirmiş olmaz.
Sayfa 134Kitabı okudu
"Büyük adamlar" der Perikles, "bütün dünyayı mezarlarının başına toplarlar." Yapıp ettikleri işleri anlatan mezar kitabe­lerine gereksinim duyan sadece küçük adamlardır; büyük adamlar arkalarında ayak izleri bırakırlar, okuyabilen herkes bu izlerden onların yaptığı işler hakkında bilgi sahibi olabilir: şehirde iyi yasalar, taşrada barış ve bolluk.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Kes-yapıştır tarihi çeşitli türden kırpma doldurmalarla hazır-yapılı ifadelerden oluşur. Bilimsel tarih her ne türden olursa olsun içinde hazır yapılı ifadeler barındırmaz. O nedenle bilimsel tarihçi kendisini hiçbir şekilde "yazılı kaynaklar" de­nen şeylerin kullanımıyla sınırlandırmaz (yani konusu hakkı­nda hazır-yapılı ifadeler içerenlerle); ve bunları kullanma biçi­miyle "yazılı olmayan kaynaklar" kullanma biçimi arasında il­ke farklılığı yoktur. Her iki durumda da akıl yürütmeye başla­dığı kanıt kesinlikle ifadelerden oluşur, fakat bunlar belli olgu­ların dikkatini çekmiş olması anlamında onun kendi özerk ifa­deleridir (yani kendi otoritesine dayanarak üretilmişlerdir).
Sayfa 120Kitabı okudu
Zannederim hakkında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: sorularının tümünü sadece dile getirmekle kalmayıp, bilfiil cevaplamadıkça onun içinde ne ile karşılaşılacağını kimse bilemez. Bilimsel tarihte kanıt olarak kullanılan her şey kanıttır, ve hiç kimse neyin ka­nıt olarak yararlı olacağını, onu kullanma fırsatına sahip olma­dıkça bilemez.
Sayfa 118Kitabı okudu
Eğer tarih ile kastedilen bilimsel tarihse, "kaynak"ı kanıt diye okumalıyız. Ve "kanıt"ı "kaynaklar"ı tanımladığımız ruh içinde tanımlamaya çalışırsak, bunun oldukça güç olduğunu görürüz. Belli bir kitabın belli bir konuyla ilgili kanıt sunup sunamayacağına karar verebileceğimiz kısa ve kolay bir sınama yolu yoktur ve aslında araştırmamızı kitaplarla sınırlamamızı gerektiren bir neden de yok. Kaynak dizinleri ve bibliyografya­larının bilimsel tarihçiye bir yararı dokunmaz. Bu demek değil­dir ki o dizinler ve bibliyografyalardan yararlanamaz; yararla­nabilir, yararlanır da; fakat bunlar kaynakların değil, monografi veya buna benzer şeylerin dizinleri ve bibliyografyalarıdır: ka­nıtın değil, kendi incelemesi için bir hareket noktası kabul ede­bileceği daha önceki incelemelerin dizinleri ve bibliyografyala­rı.
Sayfa 117Kitabı okudu
Sokrates genç talebe­lerini sorular sorarak eğitirken, onlara kendilerine soruları nasıl soracaklarını öğretiyor ve en karanlık konuların bile, bilim kar­şıtı modern bilgi teorisi uzmanlarımızın kafalarımızı iyice bo­şalttığımız zaman "olguları kavrayacağız" umuduyla vazettik­leri düstura uygun olarak, bir insanın karşısında hayretten do­nakalmak yerine, kendisine zekice zorular sorarak nasıl şaşırtı­cı bir şekilde aydınlatılabileceğini örneklerle gösteriyordu.
Sayfa 111Kitabı okudu
Tarihçi sorduğu bir soruya, başka birisi tarafından sunulan hazır yapılı bir cevabı kabul ederse, bu başka kişiye onun "otorite"si denir, ve böyle bir otoritenin bulunduğu ve tarihçinin kabul ettiği yargı-ifadeye "tanıklık" denir. Bir tarihçi böyle bir otoritenin tanıklığını kabul ettiği ve onu tarihsel bir gerçek olarak gördüğü kadarıyla tarihçi unvanını açıkça kaybeder; fakat ona vereceğimiz başka bir isme sahip değiliz.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.