Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Saklı Kurtlar 1

Taş Melek

Murat Şenol Kayır

Taş Melek Gönderileri

Taş Melek kitaplarını, Taş Melek sözleri ve alıntılarını, Taş Melek yazarlarını, Taş Melek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İçimi rahatlattın, Kızıl Kurt..
Almanya'da yayın hayatına başlayacak ve hem Türkçe hem de Almanca basılacak 'Yeni Türkiye' dergisi için İstanbul'dan Berlin'e, bu işte tecrübeli birinin gitmesi gerektiği bilgisi alınmış ve bu kişi çoktan seçilmişti. O, çok iyi derecede Almanca ve Fransızca bilen, otuzlu yaşlarının başında bir yazar... Bu görev için, biçilmiş kaftan!.. Derin bakışlı, Kızıl Kurt!... Zamanlama o kadar kusursuz yapıldı ki; Berlin'e özel davetle, yazarlık yapmaya gidiyor gibi görünen Kızıl Kurt, bindiği trende sfenkse adeta refakat edecekti.
Kızıl Kurtlar...
Hrozny'nin raporundan ve kargodan ÖNCEDEN HABERDAR OLAN ancak önemini kavrayamayan Teşkilat-ı Mahsusa elemanları, şindilik durumu uzaktan izleme yolunu tercih etmiş olsalar da, aynı bilgilere sahip ama aynı yolu tercih etmeyen başkaları da vardı. (Kızıl Kurtlar/Kurt ailesinin en seçkin izci ve istihbaratçıları....peşlerinde oldukları hedefi, sonuna kadar bir hayalet gibi takip eder, temasları hakkında bilgi toplar, konumlama ve analiz yapar, raporlarını da en güvenli şekilde yuvaya ulaştırırlardı.) İşte bu trende; hem kızıl kurtlar, hem özel yolcular, hem ülkesine dönen Alman askerleri hem de eğitim için Berlin'e giden Türk zabitleri bulunmaktaydı.
Reklam
Ve sahneye, TEŞKİLAT-I MAHSUSA'yı davet ediyorum
1913'den itibaren yeni bir yapılanmaya giden Osmanlı'daki istihbarat çalışmaları, Enver Paşa'nın özel gayreti ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurulmasıyla bazı kadro değişikliklerine uğramış, Osmanlı LEHİNE yavaş yavaş meyvelerini vermeye başlamıştı.
Zorlu ve uzun sürecek yolculuğun ilk bölümü; büyük bir gizlilik içinde, son demlerini yaşayan imparatorluğun başkentinde sona erdi. Hrozny kargoya uzaktan bakıp korkularını gizleyerek, doğru yük olduğunu askerlere teyit etti. Yıllardır bu iki müttefik devlet, hemen her alanda sıkı ve samimi ilişkilerini sürdürdüklerinden, sırlarını da birbirlerinden saklama şansları pek az oluyordu.
Gidiyor...
Bu topraklarda gömülü, birlikte koyun koyuna yatan emsalsiz emanetler, neredeyse yüz yıl sürecek büyük bir ayrılığa çoktan hazırlanmışlardı. Savaşa rağmen, bölgedeki çalışmalarına hız kesmeden devam eden kazı ekibi, çok önceden kendilerine ulaşan emir üzerine yükü, çıkacağı yolculuğa uygun hale getirmişti. Tek tek tahta kasalara yerleştirilen, gün ışığına yeni kavuşmuş taş tabletler, üzerlerine binlerce yıl önce kazınmış hikayelerini, tarihi kayıtlara haykırmak için sabırsızlanıyorlardı. Tabii bu yolculuğun en müstesna yolcusu; yaklaşık üç metre boyunda BOĞAZKÖY SFENKSİ idi. Milyonlarca gün ve gece kalbinde barındırdığı sırlarıyla birlikte şimdi yerinden sökülmüş, askerler eşliğinde kamyona yükleniyordu
V. Mehmed Reşad!!!!! Neden? Neden?
Osmanlı Sarayı'yla irtibata geçip, bazı tarihi eserlerin bakım ve onarımının yapılabilmesi için Berlin'e götürülmesi gerektiğini bildirdiler. Dönem itibarıyla, yeterince sorunu olan Sultanı ikna etmek, hiç de zor olmadı. Gerekli tüm izinler alınmış iş, kargoyu taşımaya kalmştı. (5. Mehmed Reşad saltanatı, 9 yıl sürdü. Kalp yetmezliğinden vefat etti.)
Reklam
Almanların, Hrozny'nin İstanbul'dan gönderdiği bilgiler üzerine sfenksin Berlin'e getirilmesi kararını vermesi yaklaşık bir yılı buldu. Bu kararı vermelerinde; savaşın artık sona yaklaşıyor olması, durumun Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu için pek de parlak görünmemesi etkili olmuştu. Bir daha böyle bir fırsatı hiç bulamayabilirlerdi.
Almanlar ve Osmanlı Devleti arasındaki iyi ilişkiler; çok uzun yıllar boyunca devam etmiş, bu dostluk sayesinde Almanlar, Osmanlı'ya bağlı topraklar üzerinde başka hiçbir millete nasip olmayacak ayrıcalıklara sahip olmuşlardı.
İSTANBUL YIL:1916 1916'nın baharı, Dünya Savaşı'nın tam ortasıydı ve insanlığın bugüne kadar gördüğü bu en yıkıcı savaşın sonucunu, şimdiden kimse bilemezdi. Hrozny (Çek asıllı Alman), öğrendiklerini ve endişelerini anlatan gizli bir rapor hazırlayıp, Alman askeri istihbaratına ulaştırdı. Her okuyanın merakını uyandıracak bu, gizemli bilgiler içeren sunumdan sonra sorumluluk, artık onlardaydı.
Hrozny, o köye tercümanla birlikte bizzat gitti. Savaş şartlarının da etkisiyle, yokluk ve sefalet vardı. Köylüler, çaresizdi. Aradığı köylüyü, hasta yatağında buldu. Zavallı adam, neredeyse bir deri bir kemik kalmış, halsizlikten bitap düşmüş, vücudunun bazı yerlerinde iyileşmeyen yaralar oluşmuştu. Yerinden doğrulmakta bile zorluk çekiyordu. Arkeolog, köylüye sormak istediği soruları tercümana söyledi. Aldığı cevaplar ise: Hugo'nun ekibinde, yıllarca çalışmış. Onu çok severmiş. Öldüğünü duyduğunda çok üzülmüş. O uğursuz heykelle ilgili konuşmak istemiyor. Hugo'nun ve iki arkadaşının, o heykel yüzünden öldüğünü, kendisinin de yakında öleceğini söylüyor. O heykel lanetli, diyor. Çok merak ediyorsanız, kendiniz gidip bakın!!!
Reklam
Arkeologların işi zor...lanetli şeylere dokunduklarında...fena...
Hrozny; çözümlediği gizemli taş metni ve Hugo'nun notlarını bir araya getirdiğinde, aklında oluşan sorukarın cevaplarını bulmak ve kazı bölgesini yerinde görmek için Boğazköy'e gitmeye karar verdi. YIL: 1916 Hugo'nun ekibinde çalışan köylülerle görüşmek istedi fajat pek çoğu savaşın başlamasıyka birlikte o bölgeden ayrılıp evlerine dönmüş ya da ölmüştü. Yakın köylerden birinde hala gayatta olan sadece bir kişi bulabildiler.
Alman arkeolog Hugo'nun ölümünden sonra onun yerine gönderilen arkeolog ve dil uzmanı Hrozny ise; iki yıl gibi kısa bir sürede tabletlerin dilini çözdü ve yazılanları okudu. Okuduğu yüzlerce taş tabletten bir tanesi, dikkatini çekti. Tablet, Hitit kayıtlarına geçen, eski bir Hatti efsanesinden bahsediyordu.
İşte....olaya bakın...
Yıllar önce bu bölgede kazılara başlayan Alman Arkeolog Hugo, kazılar sırasında (bir defa elin yabanı neden benim ülkemde, kazı yapar!!!) Hititlere ait DEVLET ARŞİVİ 'ni bulmuş, bölgeden çıkardığı BİNLERCE TAŞ TABLETİ İstanbul'a göndermiş(hiç mi sorulmadı, bu taş tabletler nereye gidiyor diye... ah) ancak çözümlemesini yapamadan, garip! bir şekilde hastalanarak ölmüştü.
Anadolu'daki tarih, resmen kaçırıldı...
Hititlerin kalbi Hattuşa'dan söküp götürecekleri, zamanın derinliklerine gömülmüş bu emanetler için daha önce de sayısız fırsatları olmuştu. Ancak Alman istihbaratının elindeki raporlar, bu ziyaret için neden uzunca bir süre beklediklerini ve tüm önlemleri almış olmalarını açıklıyordu.
Boğazköy (Hattuşa) YIL:1917 Yoksabu telaşlı zitaretçiler de diğerleri gibi, Osmanlı ganimetinden pay isteyen, yeni ve azgın bir düşman mıydı? Sayısız cephede zaten savaşıyordu, Osmanlı! Başka bir düşmanla daha mücadele edecek ne gücü ne de sabrı kalmıştı. Birkaç saatlik yolun ardından kamyonlar, hedefine ulaştı. Antik şehrin güney yamacındaki kapılarda durdular. Gelenler, Osmanoğulları'nın dost ve müttefiki!!!! bilinen Alman askeri.. Görevleri ise; Türk'e ait, tarih fışkıran bu bereketli topraklarda, daha önce de defalarca yaptıkları gibibsinsi ve hızlı bir hasat yapmaktı.
175 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.