Taşra Üçlemesi

Nuri Bilge Ceylan

Taşra Üçlemesi Gönderileri

Taşra Üçlemesi kitaplarını, Taşra Üçlemesi sözleri ve alıntılarını, Taşra Üçlemesi yazarlarını, Taşra Üçlemesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yabancılık, uzaklık insanın içindedir. Bildiğin tanıdığın insanların içinde de yapyalnız, bomboş hissedebilir insan kendini. Hatta öylesi daha da kötüdür bana kalırsa, öbür türlü hiç olmazsa bilinmedik bir yerde yabancı insanlarlasın. ‘Kasaba - Saffet
[...] Sonuçta az gelişmiş ülkeler, kültürünü yıllardır türlü yollarla dayatan batıya öykünüyor. Emperyalizm, az gelişmiş ülkelerin, kendi kültür ve geleneklerini hafifçe utanılması gereken şeylermiş gibi hissettirmeyi başarmıştır. Üstelik bu etki öncelikle kendisiyle iletişim kurma olanakları daha gelişmiş olan üçüncü dünya aydınları ve entelektüelleri üzerinde etkili olur. Öyle olunca da ötekinin bakışını benimseyen üçüncü dünya entelektüelleri kendi geleneklerini ve törenlerini, cehaletin doğurduğu aşırılıklar olarak görmeye başlar. Türk insanının doğulu özellikler içerdiğine inanıyorum. Ama doğuyla batı arasında kalışın güzel zenginliğin kaynağı olabileceği fikri bana her zaman züğürt tesellisi duygusu vermiştir. Bilmiyorum. Belki yine de böyle bir zenginlikten söz edilebilir ama Türk insanının ait olduğu doğulu özellikleriyle batıya öykünmesi daha uyumsuz bir görüntü ortaya çıkarmıyor mu aynı zamanda?
Reklam
Karakterlerimin ya da filmlerinin umutlu mesajlar taşımaları gerektiğini düşünmüyorum. Sadece gerçekçi olmaya çalışıyorum. Ama söylemeliyim ki ben de insanların geleceği için çok aydınlık duygular taşıyan biri değilim. Bunu da dünyanın gidişatından önce kendi ruhumda biliyorum. Bu da filmlerime ve karakterlerime yansıyabilir. Ayrıca çoğu filmde karşıma çıkan, 'filmler bir umut mesajı taşımalı' klişesi beni rahatsız eden bir şey. Sanat dünyasının yarattığı bu tarz bir beklenti birçok sanatçıyı gerçekçi düşünmekten uzaklaştırıyor ve belli şablonlara zorluyor.
Gençliğim yalnızlığın karanlık zindanlarında geçti sayılır. Ama insanın toplumdaki yalnızlığı kadar evrendeki yalnızlığı da beni ilgilendiriyor. Bu nedenle insanın varoluşunu kozmik bir boyutla da ilişkilendirebilmeyi isterim. Belki bu nedenle hayvanlarla insanların ortak bir kadere sahip olduğunu hissettirmeyi deneyen detaylar koymaya çalışıyorum biraz. Sosyal meseleler de oradan ilgimi çekmiyor. Güncellik de öyle... Zamanın acımasız geçiciliği karşısında hissedilen bir türlü eziklik duygusu kendisini dayatıyor. Dünyaya uçaktan bakınca, bizi ezen, üzen bir sürü mesele ufalır da insanın garip bir duygu kaplar ya, sanki her şey başka bir bütüne bağlıymış gibi bir şey. Sanki tüm bunlardan, tüm yaşananlardan çok daha hayati, çok daha başat bir şeyler varmış gibi. Sanırım, bende bu tür duygular normalden fazla oluşuyor, beni ideolojik, güncel ya da zamana bağlı meselelerden biraz uzak tutuyor.
Çehov hayatıma girdikten sonra birden gözlemlerim anlam kazandı sanki. İnce detayları kıvrak bir şekilde ifade etme gücü ve klişelerden uzaklığı, asla bir ders vermek gibi bir amaç gütmemesi ve bağışlama yeteneğinin çok kuvvetli olması ve hiçbir şekilde hüküm giydirmemesi. İyi ve kötü insan yok, hayatı bir kader gibi kabulleniş ve son derece hınzır bir bakış var. Önemsizmiş gibi görünen sıradan bir hayatı bize anlamlı olarak sunabildiği için hayatımız zenginleşiyor. Gözlem gücümüzü keskinleştiriyor ve hayata daha şefkatli gözlerle bakma alışkanlığı veriyor bize. Çehov çok usta bir yazar, her şeyden hemen bir hikaye çıkarabilir. [...] O dağınık hayatı, o kaosu organize etmek. Bazı insanlar için bu daha kolay.
Esasen ben taşrada da yaşayabilirim. O kadar da boğucu gelmiyor bana. Benim evim neredeyse orada yaşayabilirim. Yani Paris'e de koysanız işte köye de... Yani kitapların, dünyam, müziklerim... Onlar neredeyse... Şehirde vazgeçemediğim tek şey kalabalıklar içinde yalnız kalabilmek, yürümek falan. O duygu bana iyi geliyor. Tabii ki taşradaki insan kalitesi beni etkiliyor, beni şaşırtan ve bazen suçluluk hissettiren şeyler oluyor. Vicdanımı uyaran ve bana çok soru sorduran bir tarafı var taşranın. Kentte sormayı unuttuğumuz sorular, duygular çoğu. [...] Kente yaşayanlar için insan ilişkisi çok önemli hale geliyor, Çünkü o da çok zengin bir şey ve bir süre sonra insan ilişkisini karmaşası ve zenginliği karşısında doğa biraz ilkel kalmaya başlıyor. Zorlama bir gerekçeyle doğa ile ilişki kurulmaya kalkınıldığında ise bu bağ biraz yapay kalıyor. Hatta bazen doğada uzunca bir süre kalınca sanki ölmüşüm gibi bir duyguya kapılıyorum.
Reklam
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.