Taşra Üçlemesi

Nuri Bilge Ceylan

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Nuri Bilge Ceylan'ın filmlerinde, kendi içinde yaşadıklarını başkalarına asla açıklamayacaklarını düşündükleri için ya da doğru kelimeleri bulamadıkları için konuşmayan insanlarla karşılaşırız. Bu filmleri izlemek, temposu ağır olduğu için değil bu yüzden zordur; seyirciyi "anlatılamayanlar"ın ağırlığıyla yüzleştirdiği için. Melodramlarda hakkı yenen, aşağılanan, gururu incinen karakterler dertlerini kitabi cümlelerle dışa vurur, öfkelerini dile getirirler. Hayatta kaybetseler de, amaçladıklarına ulaşamasalar da, seyirci onların hikayesini izleyerek gönlünü rahatlatabilir; çünkü kötülerin zulmü dile getirilmiş, isyan dışa vurulmuştur. Ama hayat her zaman böyle değildir, tıpkı Nuri Bilge Ceylan filmlerindeki gibi. Gururu incinenler incinmiş gururlarıyla kalakalır, öfkelilerini dile getiremez. Ceylan'ın filmleri, "dil"le anlatılamayanları yakalamaya çalışır. Gündelik gerçekliği bayağılıklardan biri saçmalıklardan, iletişimin her safhasında beliren anlam boşluklarından, dramatik izleğe ters düşen detaylardan arındırarak değil, tersine "hayat sahnesi"ni bu kez onlara teslim ederek sergiler.
Eylemlerin girdabına kapılan bir film, hem eylemsizlik anlarını görememeye başlar, hem de "zaman" denen şeyi unutur. Zamanın farklı akış biçimlerinin getirebileceği anlatım zenginlikleri, dramatik önem taşıyan eylemlerin ard arda dizilişi ile oluşmuş kaba bir yapıya feda edilir.
Reklam
Bu filmleri (Nuri Bilge Ceylan filmlerini) izleyin. Bir yerden başka bir yere gitmenin anlamının sadece "sonuç" tan elde edinilenlerle ilgili olmadığını, hayatta bundan fazlası olduğunu hissedebilmek için.
Birine küçük sıkıntılarınızı anlatmazsanız, sıra ona büyük bir sıkıntınızı anlatmaya geldiğinde kelimelerden mahrum hissedersiniz kendiniz. Anlatmaya değmez diye düşünüp bir yerlere savurduğunuz düşünceler içinizde birikir, siz onları zihninizden kovaladığınızı zannetseniz de.
[...] Sonuçta az gelişmiş ülkeler, kültürünü yıllardır türlü yollarla dayatan batıya öykünüyor. Emperyalizm, az gelişmiş ülkelerin, kendi kültür ve geleneklerini hafifçe utanılması gereken şeylermiş gibi hissettirmeyi başarmıştır. Üstelik bu etki öncelikle kendisiyle iletişim kurma olanakları daha gelişmiş olan üçüncü dünya aydınları ve entelektüelleri üzerinde etkili olur. Öyle olunca da ötekinin bakışını benimseyen üçüncü dünya entelektüelleri kendi geleneklerini ve törenlerini, cehaletin doğurduğu aşırılıklar olarak görmeye başlar. Türk insanının doğulu özellikler içerdiğine inanıyorum. Ama doğuyla batı arasında kalışın güzel zenginliğin kaynağı olabileceği fikri bana her zaman züğürt tesellisi duygusu vermiştir. Bilmiyorum. Belki yine de böyle bir zenginlikten söz edilebilir ama Türk insanının ait olduğu doğulu özellikleriyle batıya öykünmesi daha uyumsuz bir görüntü ortaya çıkarmıyor mu aynı zamanda?
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.